Her satırı tekrar tekrar okuma, idrak etme gereğinde bulundum her seferinde...
Ne çok beğendim "Kurdun Utancı, Kuyunun Sevinci, Aynanın Aydınlığı" bölümünü. Bana iftira atıldı, temize çıkamayacağım diye kendini yiyip bitiren kurt. Çölün ortasında hem hayat demek hem ölüm demek olan kuyunun, kurda destek oluşu. Küçük, yuvarlak el aynasının derinliğinde ne görüntüler biriktirdiği. Ancak aslolanın sûret değil bütün sırrın mana olduğunu anlattığı müthiş bir sanatla kurulan cümleler... Ve aynanın sonunda şöyle demesinden çok etkilenmiştim: "Bilemem, ama Yûsuf bir kez baktı ya bana, bu hatıra yeter bana."
Ve Züleyha Mısr'ın en güzel genç kızı. Yûsuf'un yazgısı. Senelerdir içinde doldurulamayan boşluk olan yarım, Mısr'ın Züleyha'sı.
Bir rüya görür. Tanıdıktır o, rüyasındaki bildiktir. Apaydınlık olur Züleyha'nın yüreği. O, Züleyha'nın güzellik güneşidir. Bulmak kalıyor geriye, der. Çünkü "Züleyha'ya görünen, Züleyha'nın yazgısı. Bildiği ve mutlaka bulacağı. Adı aşktı."