Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

144 syf.
2/10 puan verdi
·
29 saatte okudu
Öncelikle hediye kitap için yazar abime teşekkür ederim. Dilerim daha ileri zamanlarda çok güzel eserlerini okuma şerefine nail oluruz. Kaybolan Düşler Senfonisi ismi ve kapak resmi kitap içeriğinin çokça üzerine çıkmış, içeriği adeta sönük bırakmış bir eser. İsimden ve kapak resminden dolayı albenisi çok yüksek. Konu psikolojik rahatsızlığı olan Ramazan Salti’nin doktoruyla seansı ile başlıyor. Başından geçen olaylar silsilesi olarak devam ediyor. İlk yirmi üç sayfa normal seyrinde devam ederken, birinci bölümün bitmesiyle Hiperseksüalite bir kişilik ile karşılaşıyoruz. Bu kısımdan sonra dananın kuyruğunun koptuğu, konunun bölük, pürçük ve dağınık seyriyle devam ederek kitabı noktalıyoruz. Araştırma ve gözlem yapılmadan yazılmış ve aceleye getirilmiş bir eser gibi duruyor. Birçok düşük ve sonlandırılmamış cümle ile de karşılaşmamız bir hayli üzücü. Örnek verecek olursak eğer; “komiser odası” olduğunu bildiren kapı üstü tabelası. Sonra komiser ile geçen münakaşa sırasında komiserin “nöbetçiler” diye destek çağırması (bana Ertuğrul Gazi’nin kıl çadırdan seslenmesini andırdı) ve bana tebessüm ettiren, sayfa doksan yedide bulunan “kaşık çatal gıcırdaması’nı” hiç unutamam. Bir paragrafta kullanılan “sonra, sonra, sonra” devam kelimelerinin sık olması, gözüme takılan başlıca hatalardan ve betimlemenin güçsüz, çok üzerinde durulmadan yazılmasından kaynaklanan hatalar olarak göründü. Üst kısımda söylediğim gibi aşırı bir Hiperseksüalite (seks düşkünlüğü) var. Aşağı yukarı kitapta ismi geçen her kadının bir yatak hikâyesi mevcut. Sanki ana tema cinsellik üzerine kurulmuş. Hatta heteroseksüeller yetmemiş, eşcinseller ve lezbiyenlerde ara ara serpiştirilmiş. Bu beni rahatsız etmez ama bana hitapta etmez. Yine Funda ile beraber Meyra ve Yüksel’i hikâye ederken ki dil çok sıkıcı ve gereksiz geldi bana. Hatta biran önce okuyup geçmek istedim. Manasız, anlamsız cümle topluluklarından ibaretti. Funda’ya üç dört yerde karşılaştığım “Nasıl buldun?” sorusu ve Funda’nın da hikâyeyi sürekli desteklemesi, pohpohlaması ayrı bir tuhaf geldi. Kitabı genel olarak ele alırsak bildik tanıdık bir kurgu ve cinselliğe dayandırılmış bir hikâye. Okunulası ve tavsiye edilesi değil. Baştan savma ve yeteri kadar araştırma, gözlem yapılmadan kaleme alınmış. Sevgi ile kalın.
Kaybolan Düşler Senfonisi
Kaybolan Düşler Senfonisiİbrahim Yusuf Pala · Karina Yayınevi · 2017233 okunma
··
104 görüntüleme
Tayfun okurunun profil resmi
Sevgili https://1000kitap.com/Yaspek Peki. Haklısınız. Ama şunu demeden edemeyeceğim. 51 adet kitap eklemişsiniz. Hiçbirine beğenme lutfünda bulunmamış ve gelip benim dünyama dalıp okuyup okumadığınız bile belli olmayan olan bir kitaba 10 puan vermişsiniz. Bunu söyleyende ben değilim gelen mesajlar öyle der. Neyse ne siz beni alakar edersiniz ne de ben sizi. Ayrıca incelememi eleştirin benim zekamı ya da ruh durumumu değil.
Semih okurunun profil resmi
Bu beni rahatsız etmez ama bana hitapda etmez. Cool bir cümle olmuş. Sevdim bunu.
Tayfun okurunun profil resmi
Sevgili https://1000kitap.com/Yaspek Fark ettim sadece incelemeyi doğru bulmadığınızı. Zaten aşağıda belirttiğiniz "Normal bir insan zekası bir olayı bu şekilde anlayıp böyle bir şey yazamaz." cümlesini de kuzeniniz yazmış olmalı. Bakış açılarımız gerçekten çok farklı. O sebeple birbirimize ne desek fayda etmez. Kitaplarla kalın.
Metin T. okurunun profil resmi
Benim Notebook bu aralar bozuk. Bu hafta sonu da olmayacak. Nasıl denk geldiysem, İYP'nin kitabı üstüne yazılmış bu incelemeyi okudum. Sonra unuturum diye sekreterin bilgisayarı başına oturdum. Sana bir kitap hediye etsinler, yeme içme, otur kitabı yerden yere vur. Tabii ki böyle düşünmedim. Bir kere ortada ciddi, sebepleri temellendirilmiş bir eleştiri var. Katılmasak bile. Aynı eseri okuyan diğer okurların incelemeleriyle bir karşılaştırma yapılabilir. Bu konuda kafa karışıklığı varsa ve çözmek istiyorsak, tabii en doğrusu okumak. Mesela OP benim için en iyi Türk yazarı. Bazıları adının geçmesine bile tahammül edemiyor. Eğer ortada edebiyat dışı bir sebep yoksa, her iki tarafa da saygı duymak zorundayız. Bir yazar için Tayfun arkadaşımız gibi bir okur, bence tabii, büyük bir şans. Zira okur-yazar tanışıklığı olduğu zaman objektiflik sele kapılıyor. Düşünsenize, sizle aynı sanal mekanın bir mensubu var karşınızda. Kıracağım korkusu her şeyin önüne geçmiş. Bu girdabın en büyük zararı yazara aslında. Madem olumsuz olacaktı, bu eleştiri yazara özelinden mesaj olarak atabilirdi, diye düşünenleriniz de olmuştur eminim. Ben buna katılmıyorum. Eğer eser basılmamış olsaydı, bu kesinlikle en doğru yoldu. Ama bu eser için geç. Basılmış zira. Yani artık yazarın olmaktan çıkmış, okurun malı olmuş. Son sözü söyleyen de elbette son sahibidir. Tayfun Bey, size bir sorum olacak. "sonlandırılmamış cümle- ile kastettiğiniz ne? “komiser odası, olduğunu bildiren kapı üstü tabelası" cümlesinde yüklemin olmadığını mı kastediyorsunuz? Eğer bu ise kastınız, bu bir teknik. Eksiltmeli anlatım deniliyor buna. Hatta eksiltmeli anlatımda bazı yazarlar dil bilgisinde yapılan tanımın çok ötesine geçtiler. Mesela, Cem Aktaş ve Faruk Duman bu tekniği çok kullanırlar. Bu fukara da sever hani :))) Tayfun Bey, kaleminize sağlık.
Tayfun okurunun profil resmi
Arkadaşlarım benim amacım kitabı ya da yazarı taşlamak değildir. Komiser odası ile sonlandırılmamış cümleler ayrı şeylerdir. Araştırma yapılmadan yazılmış ya da dizilerde, filmlerde gördükleri ile betimlenmiştir. "Komiser Odası" diye bir terim yoktur. Öyle bir kapı kenarı yazı olmaz. Komiser sadece bir rütbedir ve hiçbir karakolda bu şekilde yazmaz. Şahsi fikrimdir ki, eğer bir kitap yazacaksam ve bu konu da komiser polis gececekse bir karakola uğrar, kendileri hasbihal eder olayı yerinde keşfederim. Orada yazılması gereken ise "Komiser Odası" yerine "Büro Amiri" dir.
...Sibel... okurunun profil resmi
Gayet objektif bir inceleme yazısı olmuş.Ben bu incelemenin yazar abimize büyük bir katkısı olacağını düşünüyorum.Ellerine sağlık
Tayfun talip
Tayfun talip
👍
Seçil A. okurunun profil resmi
Kitabı okumadım, okumayı da düşünmüyorum. Yapılan yorumları acıkcası komik buldum. Yapılan eleştirinin sığ bulunduğunu, eleştirenin zekasını dahi ele alan cümleler kurulmuş. Kitabı kişi ister zekasıyla ister duygularıyla eleştirebilir. Eleştiriyi eleştirmek de ayrıca bir sanat gerektirir. Bu eleştiri yüzeysel bulunmus ve okuyanın anlamadığı kastedilmiş. Madem bu eleştiri bu kadar yüzeysel eleştirmenin anlamadığı kanısına nereden varılıyor? Ve damgalanıyor? Ayrıca her kitap herkesin tarzına zihniyetine hissiyatına hitap etmek zorunda mı? Size göre dikkat ceken yer farklıdır bana göre farklı. Açıkçası çok tuhaf geldi bana bu beyhude eleştiricik. Ya da ne bileyim eleştiri içindeki eleştirimsi şey:) karalama politikası gibi bir sey ima edilmiş? Peki siz yapılan eleştiriye bakış acınızla temizleme görevinde misiniz? Bu da ilginç:) neyse çok işim var ama güldürdünüz Sevgili Yasemin Pekşin :))
Ayrıkotu okurunun profil resmi
Bence objektif bir inceleme olmuş. Yazarın kendini geliştirmesine katkı sağlayacağını düşünüyorum. Gelen kötü eleştiriye de aldırmayın. Sonuçta herkesin aynı kitabı sevmesi mümkün değil.!
Bu yorum görüntülenemiyor
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.