"masanın bir ucundan bir ucuna kayacağım. Orada birdenbire topuklarımın
çevresinde dönerek elimi göğsüme sokacağım ve eşek derisine pastel boyayla
yazılmış raporumu kınından sıyıracağım. Bu rapor değil, bu bildiğiniz
kelimelerle yazılmış bir araştırma değil. Yaşayan, nefes alan, ıstırap çeken,
haykıran bir belge bu. Bu belgeyi okumayaca Olric? Anlamak istemiyorum efendimiz. Hayır anlamalısın. Nasıl anlamazsın Olric?
Bizim dışımızda belge falan yok Olric. Bu belge biziz Olric. Ben, Turgut Özben,
elle tutulur tek belgeyim ben. Yüzüme baktıkça okumalısınız beni. Aranızda
durmadan dolaşacak elden ele gezecek canlı bir delil. Kendimi çerçevelere sokup
gazetelerde ilan edeceğim. Duvarlara yapıştıracağım Turgut Özben'i. Cumartesi
günleri öğle tatilinden sonra bayrak direklerine çekeceğim. Zarflara koyup
mektup diye göndereceğim. Beni açmaya korkacaksınız. Canım insan, sana çoktandır
yazmak istiyorum. İşlerim yüzünden bir türlü fırsat bulamadım. Sen de uzun
süredir yazmıyordun. Merak ediyordum. Gene dayanamadım. Ben yazıyorum."