Hiçbir bütünlüğü olmayan bu yazıyı HAYRİ İRDAL ve HALİT AYARCI olmak arasında sıkışıp kalan ruhuma ithaf ediyorum.
(Kitabı okumayanlar için çok az da olsa sürpriz bozan içerebilir.)
Huzur romanını okuduğumdan beri Ahmet Hamdi Tanpınar için o kadar büyük bir hayranlık besliyorum ki gerçekten hayatımdaki büyük şanslardan biri olarak görüyorum onu ana dilinden okuyabilmiş olmayı. Saatleri Ayarlama Enstitüsü de bu duruma tuz biber ekledi. Yalnız durum şöyle ki Huzur’u okuduktan sonra elimde kalan en büyük şey devasa bir hayranlık iken bu sefer kafa karışıklığı oldu.
Gerçekten çok kızgınım, kırgınım, anlam veremiyorum insanlığa. Hoş, ben ne yapıyorum sanki bu saatlerce sürecek bir tartışma konusu tabii. Yine de tahammül edemiyorum işte, en çok da anlamıyorum. Kitapta geçen “İnsanoğlu insanoğlunun cehennemidir.” sözünü her yere yazmak istiyorum, herkes beynine kazısın istiyorum. En kötüsü de ruhum her zamankinden daha çok atalet içinde sürükleniyor, bu kitabı bile normalde okuyabileceğimin çeyreği yavaşlıkta okudum. Belki de böylesi çok daha anlamlı oldu çünkü Hayri İrdal’ı ancak böyle anlayabilirdim. Ne yazık ki Halit Ayarcı’nın hakkını yeterince verebildiğimi sanmıyorum. O, kitap boyunca Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ne inanması için Hayri Bey’i iknaya uğraştı durdu ama asıl ben hep ikna edilmeyi bekledim. Hayran oldum, mest oldum, özenti oldum ama ikna olamadım… Neyse, belki bir dahaki okumama, bu ikinci okuyuşumdu. (Ömrüm olursa tekrar tekrar okuyacağımı söylemeye gerek var mı..?)
Dedim ya elimde kalan en büyük şey kafa karışıklığı ve belki yazdıkça sonuca vardırırım diye düşündüm ama aksine hiçbirini de ifade edemedim. Bu kitaba dair aklımda kalacak en büyük şey kafa karışıklığıma ek olarak da kitabın sonunda Halit Ayarcı’nın yaşadığı, resmen elimle tutabileceğim kadar çok hissettiğim hayal kırıklığı kalacak. Önce o kısımlar sadece bir iki sayfaya sığdırılmış ve kitap bitmiş diye rahatsız oldum, bunun üzerine de çıkıp Halit Ayarcı bir şeyler desin, bu sefer de Hayri İrdal onu ikna etsin istedim. Sonra fark ettim ki hayal kırıklığı ancak bu kadar net anlatılabilir ve insanların ikiyüzlülüğü ancak böylesine çarpıcı olabilirdi. Önünde saygıyla eğiliyorum Ahmet Hamdi Tanpınar :)
Diyorum ki bu insanlık bu kadar mı güzel eleştirilir, ironi denen şey böylesine mi güzel yapılır. Hayri İrdal’ın hayatında iz bırakan her bir insan bu kadar mı güzel betimlenir, bir kitap içinde bu kadar mı çok özgün karakter yer alabilir. Yine söz dönüp dolaşıp Tanpınar’ın ustalığına geliyor kısacası. İyi ki yazmış, okuduklarım kafamı allak bullak etse de o kadar hoşuma gidiyor ki bu durum, gerçekten iyi ki.
Şimdi aklımda tek bir soru kaldı.. Ben hayatıma el atacak bir Halit Ayarcı mı bekliyorum yoksa Halit Ayarcı olabilmeyi mi bekliyorum?
“Ne içindeyim zamanın / Ne de büsbütün dışında / Yekpare, geniş bir anın / Parçalanmaz akışında” Çok sevdiğimden ötürü bunu da buraya bırakıp kaçıyorum efendim, hoşça kalın.