Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

400 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
17 günde okudu
Günlerden bir gün, kitap ihtiyaçlarımı karşılamak için benim sahafa doğru yola çıktım. Öyle bir yola çıktım yazıyorum ki, duyanda benim sahafın epey bir uzakta olduğunu düşünecek. Hâlbuki bulunduğumuz aynı caddenin başında kitabevi. Arkadaşımın kitabevinde, öyle böyle maymun iştahımla ne alsam diye bakınırken, uzun zamandır aradığım ama denk getiremediğim Dan Brown'un Dijital Kalesi ile karşılaştım ve hemen her zamanki gibi arka kapağı okudum. İşte tam olarak aradığım şey buydu: Bilim (matematik ve kriptografi), teknoloji (3 milyon işlemci süper bir bilgisayar) ve entrikası bol olan bir gerilim. Yaklaşık 495 sayfalık kitabı iki hafta gibi bir sürede okudum. Kitaba Giriş: İlk sayfalar, yazarın kalemini ve tarzını seven okurlarını içeri çekmek için gayet yeterli diye düşünüyorum. İspanya'nın güneybatı kesiminde, Endülüs özerk bölgesinin merkezi olan Sevilla’da bir Japon ölmek üzeredir ve son anda orada bulunan diğer turistlerle iletişim kurmaya çabalamaktadır. Tabi biz mahallenin muhtarları hemen merak ediyoruz ve bu adam ne demeye çalışıyor? Bu hadisenin kitabın girişi ve devamı ile nasıl bir bağlantısı var? Ah şu merak yok mu? Merak… Sonraki sayfaları çevirdikten sonra, Atlantik Okyanusunu aşıyor, Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) ve NSA'da görevli baş kriptograf olan güzel, akıllı Susan Fletcher ile tanışıyoruz. Kendisi David Becker adında bir üniversite profesörü ile birlikte çalışmaktadır. Bundan sonrasında Susan ve akademisyen Becker, kendilerini bir anda beklenmedik bir olayın içerisinde buluyorlar. Kendisine gelen gizemli bir telefon görüşmesi ile David'i İspanya'ya hareket eder ve Susan, patronu, Komutan Strathmore ile yapmış olduğu bir telefon görüşmesi sonrasında NSA karargâhına geçer. Susan, karargâhta, NSA'nın kod çözücü süper bilgisayarı TRANSLTR’i yok etmek amaçlı kırılmaz bir şifreleme ile kodlanmış olan bir yazılımının var olduğunu ve bu süper bilgisayar için ölümcül bir tehdit olduğunu öğrenir. Strathmore Susan’a, bu bilgisayarın varlığını hoş karşılamayan, eski bir çalışanı olan Ensei Tankado'nun kodlamış olduğu bu şifreleme planını, kendisine en yüksek teklifi veren kişi ya da kişilere sunmakla tehdit ettiğini aktarır. Eğer Tankado bu düşünce ve planında başarı elde ederse, NSA’nın elinde bulunan TRANSLTR aracılığı ile normal kodlanmış bir mesajı çözmek için bile sadece birkaç dakika harcadığı, ancak Tankado'nun algoritmasını kırmak için yarım günden fazla bir zaman harcadığı ortaya çıkacaktır. Daha da vahimi ise, NSA’nın sanal ortamda dolaşan bireylerin kişisel verilerini izinsiz gözetlediği ve diğer bir felaket senaryosu da, bu cihazdan bihaber olan terör örgütlerinin artık bundan haberdar olacaklarıydı. Bu mesele hiçte hafife alınacak bir durum değildi ve NSA’nın çok ciddi darbe almasına sebep olacaktı. Tankado o kadar da aptal değildir ve işini tüm detaylarını düşünerek, en ince ayrıntısına kadar planlamıştır. Strathmore Susan’a, Tankado'nun başına bir şey gelmesi durumunda, kodu tüm dünyaya yayacak bir suç ortağı olduğunu söyledi. Ve ne yazık ki, Tankado, Sevilla'da ölen Japon adamın ta kendisiydi ve NSA, kodu tüm dünyaya yayacak olan suç ortağı bunu yapmadan önce, Tankado'nun şifrelemesini kırabilmek ve geçiş anahtarını bulmak için elinden geleni yapmalıydı. Bu arada, Strathmore'un, görevlendirdiği Becker hâlâ İspanya'da bulunmaktadır. Becker, Tankado'nun parmağındaki yüzüğünün gizemini ve bu yüzüğün gerekli "anahtar" olduğunu fark eder. Ve cani bir kiralık katilin, kriptoloji bölümündeki beklenmedik ziyaretçilerinin de dâhil olmasıyla, gelişen olayların seyrinin bir anda değiştiği romanımızda, sapı samandan ayırt etmekte bir hayli zorlanacağınız, kitapta ilerledikçe parçaları kendinizce birleştirmeye çabalayacağınız muhteşem bir aksiyon, bilim kurgu ile karşılaşacaksınız. İşin güzel olanı da, emektar Yeşilçam’ın Türk filmlerini aratmayan bir sona şahit olacaksınız. Kitap Hakkındaki Olumlu Görüşüm: Şunu ifade edebilirim ki, Dijital Kale’de aradığım (mesleğime yakın) tüm unsurlar var. Ana karakterler doğru ve olması gerektiği miktardaydı ve herkes, kitapta ve hikâyede uygun bir yerdeydi. Buradaki teknik bilginin, bana katmış olduğu bilgi birikimine de minnettarım ve PGP (Açık Anahtar Kriptografisi), NSA öyküsü ve diğer bu türden doneler iyi yerleştirilmişti. Aynı zamanda, kitaplardaki subplot’ların (Piyes veya romanda ikinci derecedeki olaylar zinciri) hayranıyım. Dan Brown bu konuda övgüyü fazlasıyla hak ediyor: Başlangıçta varlığını sorguladığınız küçük karakterlere katlanmanıza imkan veriyor ve ilerleyen bölümlerde de bunları çok güzel bir şekilde amacına uygun yerlerde görmenize imkan sunuyor. Kitapta, bir dizi küçük bulmacalar ve sorular elbette ortaya çıkmıyor değil. Okuyucuya, kitaptaki karakterleri olduğu gibi çözmesi için adeta meydan okunuyor. Heyecanlandınız değil mi? Evet, bu kitapta pek çok bulmaca var: Yüzüğün üzerindeki yazı ne anlama geliyor? Tankado kiminle ve nasıl çalışıyor? Şifreleme şemasına erişebilmek için gerekli şifre nedir? David Becker’ı, kim, neden avlamak istiyor? Kitabı okuduğumda şahsen bu soruların cevaplarını bulmaya çalışmaktan çok memnun oldum ve birçok açıdan yanıldığımı da görmek beni çok şaşırttı. Kitap Hakkındaki Olumlu Görüşüm: Herhangi gizem ya da gerilim türü bir kitapta, okuyucunun mümkün olduğu kadar uzun bir süre boyunca bir şeyleri tahmin etmesi, okuru biraz olsun sıkboğaz edebilir düşüncesindeyim. Dan Brown, burada her ne kadar iyi bir iş çıkarsa da, kitabının en zayıf noktasının olduğu yerde burası gibime geliyor. Örneğin, bu Tankado ve İspanya'da ölü Japon adamın aynı kişi olduğu biraz erken ortaya çıkıyor ve daha sonra yazar, kitapta, Tankado'nun suç ortağı olan ve Kripto'da bir cinayet işleyen kişi arasında ileri geri dönüyor. Bu kitap her ne kadar 90'lı yılların sonlarına doğru yayınlanmış olsa da, teknolojik yönleri hala geçerliliğini korumakta, ancak kitapta bazı teknik bilgi ve gerçekler yanlış ya da en azından biraz üstü örtülü olarak ele alınıyor. Son düşünceler Dan Brown ile ilgili yüksek beklentileri olanların bu kitabı okuduklarında beğenmeyeceklerine eminin. Da Vinci Şifresi, Melekler ve Şeytanlar gibi kült kitaplarını okuyanların, bu kitabı okuduktan sonda karışık duygular ile bitirmeleri kaçınılmaz olacaktır. Okurun buradaki hatasının yazarın popüler eserlerini daha evvel okumasından kaynaklı olacağı görüşümü savunuyorum. Kronolojik olarak takip etmezseniz gerçekten bir hayal kırıklığı mutlak son olacaktır. Ama kendi adıma, oldukça iyi bir kitap olarak gördüğüm bu eseri okumuş olmamı da memnuniyetle karşıladığımı ifade ederim. Bu, türlere olan ilgimi arttırmaya ve ileride yazarın kendisinin buna benzer kitaplarını okumaya daha da hazır olmamı sağladığını ifade edebilirim. Tabii ki, bu kitabı daha sonra Dan Brown'ın herhangi bir eseriyle karşılaştırmak adil olmaz. Bir yazar, daha fazla kitap yazdığı için olgunlaşır ve bu yüzden bende, okuduğum her yeni bir kitap ile daha da geliştiğime inanıyorum. Eğer kendimizi geliştiremiyor ve bu konuda ilerleyemiyorsak neden okuyoruz ki? Bu romanı, genel olarak teknolojik gerilim, casusluk romanları ya da gerilim filmleriyle ilgilenen herkese yürekten tavsiye ediyorum. Şimdiden keyifli okumalar dilerim arkadaşlar. Bir sonraki kitap yorumu ve değerlendirmesin de görüşmek dileğiyle. Esen kalınız! ~ A.Y. ~
Dijital Kale
Dijital KaleDan Brown · Altın Kitaplar · 201019,7bin okunma
··
407 görüntüleme
ibiaryu okurunun profil resmi
Anlat anlat iyi oluyo :o tekrar okumama gerek kalmıyo can sıkıntısımı yaptırıyo sana bunları ben anlamıyo :))
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.