Bir gün, eczaneden Baba'nın morfin haplarını alıp eve döndüm. Tam kapıyı kaparken, Süreyya'nın çabucak Baba'nın battaniyesinin altına bir şey soktuğunu gördüm. "Hey, gördüm! Siz ikiniz ne çeviriyorsunuz, bakalım?"
"Hiçbir şey," dedi Süreyya gülümseyerek.
"Yalancı!" Baba'nın battaniyesini kaldırdım. "Bu da ne?" dedim, deri kaplı defteri görür görmez anladığım halde. Parmaklarımı altın yaldızlı dikişlerinde gezdirdim. Havai fişekleri, Rahim Han'ın defteri verdiği geceyi, on üçüncü doğum günümü, cızırdayan, kırmızı, yeşil, sarı buketler halinde patlayan kıvılcımları anımsadım.
"Bu kadar iyi yazabildiğine inanamıyorum," dedi Süreyya.
Baba yastıktaki başını bin güçlükle kaldırdı. "Onu ben kandırdım. Umarım kızmazsın."
Defteri Süreyya'ya geri verdim, odadan çıktım. Baba ağlamamdan nefret ederdi.