MERHABA
- Merhaba
- Merhaba
- Sanırım benim yerimde oturuyorsunuz.
- Öyle mi? Hiç farkında değilim, kusura bakmayın. Buyrun, buyrun geçin.
- Teşekkür ederim.
Genç yerine oturur ve o beklenen yedi saatlik yolculuk başlar, dört yıllık emeğin karşılığını almak ümidiyle.
Okulunu yeni bitiren genç çok heyecanlıydı. Bunca yıllık çalışmalarının son bir aşaması vardı. O da gireceği sınavdan yüksek bir puan alabilmek. Bir an daldı. Dışarıya bakıyor gibiydi. Bakıyor ama görmüyordu. Aklında bir şeyler vardı belli ki. Yanında oturan genç bu sessizliği bozdu:
- Yolculuk nereye?
- Diyarbakır'a.
- Ya? Öğrencisiniz galiba.
- Evet. Bu sene bitti okul.
- Ne güzel. Orada mı okuyordunuz?
- Hayır, orada yaşıyorum.
- Anladım.
- Siz?
- Ben?
- Siz nereye gidiyorsunuz?
- Urfa'ya gidiyorum.
- Öğrenci misiniz?
- Hayır çobanım ben. Antep'te küçük bir işim vardı da onu halletmeye gelmiştim.
- Hmm.. Yanlış anlamayın ama bir çobana göre çok güzel bir Türkçeniz var.
- Teşekkür ederim. Çok okurum. Koyunlar otlanırken hep kitap okurum, yıllardır.
- Ne güzel. Allah kolaylık versin.
- Sağolun.
Genç, tekrar döndü dışarıyı izlemeye. Aklında bazı düşünceler vardı ama ne? Bir şeyler mırıldanıyordu sürekli. Elindeki kağıda bir şeyler çizip çizip karalıyordu.
- Hayırdır, canınızı sıkan bir şey mi var?
- Pardon, anlamadım.
- Canınız sıkkın gibi. Bir derdiniz mi var? Bana anlatın, dinlerim ben. Hem rahatlarsınız.
- Dert denemez buna. Hem dert olsa bile böyle derde can kurban.
- Nasıl bir dertmiş ki bu?
- Geçen gün odamdaydım. Kitap okuyordum yine. Ferit Edgü'nün Çığlık kitabını. Öykü kitabı. Çok severim öyküleri. Her öyküde farklı hayatlara şahit olmak çok güzel bir duygu.
- Ee, peki nedir sizi böyle düşündüren? Öyküde sevmediğiniz, beklemediğiniz bir durum mu oldu?
- Hayır, sorun okuduğum kitapta değil, bende.
- Nasıl yani?
- Ara verdim kitaba. İnternette dolanırken birkaç arkadaşımın bir öykü etkinliği başlattığını farkettim.
- Aa, ne güzel. Aynı zamanda yazar mısınız?
- Hayır ama bir şeyler karalamaya çalışıyorum arada. Sorun da burada işte. Ben de o etkinliğe katıldım ama henüz bir şey yazamadım.
- Konu nedir? Yani etkinliğin bir konusu var mı?
- Var tabi. Konu "otobüste geçecek bir olay". Otobüs öncesinde yaşanan bir olayın otobüse taşınması da olabilir tabi ki. Ama gelin görün ki daha hiçbir cümle çıkmadı kalemimden.
- Öykü sizin ayağınıza gelmiş, farketmediniz mi?
- Nasıl yani?
- Bizi yazın.
- Biz?
- Şimdiye kadar konuştuklarımızın öyküsünü.
- Tabi ya, çok iyi bir fikir. Hemen yazmaya başlayalım o zaman.
- Başlayalım.
Genç önündeki karalamış olduğu kağıdı yırtıp attı. Yeni bir sayfa açtı ve başladı yazmaya:
- Merhaba.
- Merhaba.
...