Toplumun genel-geçer kabulüne uygun bir tutsaklığa katlanmalı mı; yoksa bu kabule aykırı dahi olsa özgürce yaşamak mı gerek? Boyun eğmeyi alışkanlık haline getirmiş, düşünmeden hareket eden koyunlardan mı olmalı; yoksa yanlış işleyen bir çarktan dışarı çıkmayı bilmeli mi? Veya Dostoyevski'nin bize, Raskolnikov aracılığıyla çizdiği 'sıradan insan' ve 'olağanüstü insan' şemasında, nerede yer almalı?
Peki, biz özgür müyüz? Ya da özgürlük kavramına ne kadar hakimiz? Hiç değilse bu soruları yanıtlayabiliyor muyuz? Dünya'nın dönmeye devam etmesine aldırmadan, zamanı durdurup, kendimizi dinlemeliyiz, ki hepsi aynı kapıya çıkan bu sorulara başımız dik bir şekilde cevap verebilelim. Belki o zaman, bir 'hak' olması gerekirken 'değer' haline gelmiş özgürlüğü kazanabiliriz.