Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

124 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
20 saatte okudu
Felsefe ile mitolojinin bir harmanı olan bu eser, 124 sayfalık küçük cüssesiyle adeta insanın özü ve varoluşunun dramatik bir panoramasını gözler önüne seriyor. "Venedik'te Ölüm" ve "Aldanan Kadın"da da karşımıza çıkan Estetik Felsefesi'yle birlikte bu eserde Varlık Felsefesi'nin inceliklerini okuyoruz. Düalist bir bakış açısından (beden+ruh) yola çıkarak birbirine çok yakın hatta birbirlerinin eksikliklerini tamamlayan 2 genç erkeğin ve ikisinin de hayran olduğu güzel bir kız üzerinden hikayeyi anlatıyor yazar. Şridaman, zayıf bir vücudu olan ama buna karşın doğayı analiz ederek varlığı varoluş yönünden sorgulayan bir karakter. Zekası ve bilgeliğiyle dikkat çekmektedir. Nanda ise varoluşun gerisindeki özü göremeyip ruhsal bakımdan geri kalmış ama vücudunun görselliğiyle dikkat çeken bir karakter. Dolayısıyla bu iki karakter, varlığın hem ruh hem de bedenden oluştuğunun bir göstergesidir. Burada Fenomenoloji de konuya pek uzak görünmüyor. Bize somut olarak görünen nesneler, insan bilincinde algılanan asıl 'fenomen'lerdir. Bu fenomenler 2 şekilde bulunabilir: 1- Kendinde varlık 2- Kendisi için varlık Kendinde varlık, varoluşundan önce bir öze dayanan, dolayısıyla kendi özünü belirleme yetisinden mahrum olan varlıklardır. Bu varlıklar sadece "vardır". Kendisi için varlık ise varoluşu temel olmakla birlikte öz, bu varoluştan sonra gelir. Dolayısıyla varlık, kendi özünü belirlemekte özgürdür. Kafalarının ve vücutlarının birbiriyle yer değiştirmesiyle ruh ve beden iki yeni varlığın içinde birleşiyor. Bu yanlış birleşime sebebiyet veren Sita, Tanrıça'dan aldığı emri hangi eylemle yerine getireceğinde özgürdür aslında ki bu özgürlük iki vücudun yeniden varoluşundaki özdedir. Şridaman, bilge ruhuyla mükemmel görünümdeki yeni vücudu içinde kusursuz bir varlıktır. Öte yandan Nanda ise her ikisinden de mahrum kalarak diğer ikisinden ayrı bir kader çiziyor kendine. Ancak Şridaman'ın düşünemediği bir şey var: Kendi özünü ruh bütünlüğüyle sağladığından yeni vücuduna uyum sağlayamamaktadır. Zamanla da vücut güzelliğini kaybeder. Çünkü o, dış görünüşün ötesini de görebilen bir bilgeliğe sahiptir ama Sita'ya sırf dış güzelliğinden ötürü fena halde kendini kaptırır. Burada Şridaman'ın kendi içindeki çelişkisinden mi yoksa kendi ruhuyla Sita'nın bedenini iki ayrı varlıkta zuhur etmesini istemesinden mi söz edilebilir? Öte yandan Nanda ise yeni ve zayıf vücudunu tekrar kendi özü doğrultusunda güçlendirir ve güzelleştirir. Şridaman her ne kadar hem bedenen hem de ruhen bütünleşmiş olsa da Sita'nın aklı her zaman Nanda'dadır. Çünkü Nanda ile Sita birbirlerini tamamlamak istemezler; sadece güzellik algıları duygularına yön vermektedir. Şridaman, kitap boyunca Sita ile ilgili kendi içinde hesaplaşmaya gider hatta kendi kafasını kesecek kadar hakikidir onun hesaplaşması. Her ne kadar Sita'nın güzelliğine hayran olsa da hep bir eksiklik vardır çünkü. Bunu hissetmektedir ama bir taraftan da duygularına yenik düşmektedir. Ne yazık ki mutlu bir hayat sürmek üçüne de nasip olmaz ve hep birlikte ölmeye razı olurlar. Ruh ve beden birbirinden ayrılmaz çünkü. Sita burada ruhu ve bedeni birbirine bağlayan üçüncü bir unsur görevi görmektedir: yani duygular. Sonuç olarak diyebiliriz varlık ruh ve bedenden oluşmak üzere bunları şekillendiren de bizzat duygulardır. Kitabın sonunda, çocuklarının gözlerinin zayıf olması; dolayısıyla ruhuna yönelerek çevreyi araştırması ve aynı zamanda da güzelliğiyle bir bütün olması, ruh ve bedenin önemini bir kez daha vurgulanmaktadır. Insanlar daima güzel olarak algıladıkları şeylere karşı daha duyarlı yaklaşır ve onlara birer anlam yüklerler. Çocuğun gözleri zayıf olarak doğması da kitabın bütünlüğüne atıfta bulunan harika bir detay.
Değişen Kafalar
Değişen KafalarThomas Mann · Can Yayınları · 2018775 okunma
·
189 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.