Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Kendini Dolandırmak
Hep başkalarının bozuk gözleriyle (kimi uzağı, kimi gözünün önünü göremeyen) seyrettik hayatımızı! Caddeye bakan tarafımızı parlattık da arka cephemizi baştan savdık. Misafir odalarımıza yığdık saray tipi koltuklarımızı ama bütün zamanımızı televizyon odasındaki çoktan ölmüş çekyatın üstünde zayi ettik. Hiç tanımadıklarımıza peygamber sabrı gösterdik ama en "sevdiklerimizin" en küçük kusurlarını bile bağışlamadık. Belki de, "sevdiğimizin" o küçük kusurunu örtecek ya da büyükmüş gibi gösterecek bir sutyeni yoktu ve bütün kusuru buydu. Ama biz hemen, sen bunu nasıl yaparsın, dedik... Sana yakıştıramadık... Senden ummazdık... Dostluğumuzun caddeye bakan yüzünü sık sık yıkamamız gerekiyordu. Dostlarımız bizden tavlayıcı sahtelikler bekliyordu. Evcil yalanlar besledik saksılarımızda... Ve en sık söylediğimiz yalan şuydu; Biliyorsun ben dobra bir insanım... Hiç dinlemem langanadak söylerim!.. Zaten hepimiz dobrayız değil mi!.. Hep langanadak söyleriz gerçeği, karşımızdaki kim olursa olsun! ... Ve işte bu yazıyı da hiçbiriniz üstünüze alınmadınız... "Öyle yapan çok" ama siz öyle yapmıyorsunuz değil mi? Çünkü kendinizi dolandırmayı meslek edindiniz! Mesleğin erbaplarından biri de bu satırların yazarıdır elbette.
Sayfa 32 - Sel YayınlarıKitabı okudu
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.