Dan Brown okumaya başladığım kitap beni resmen içine aldı. Hiç bu kadar hızlı bir şekilde okuyacağım düşünmezdim. Aynı kahramanımızı olay sabahı CERN'e götüren uçak hızında gelişti olaylar. Birbiri ardına dinmek bilmeyen aksiyon ve macera örgüsünün içinde öyle güzel yerlere gidiyorsunuz ki hem CERN'i gezip aynı gün Vatikan'daki o güzel eserleri inceleme fırsatımız oluyor hem de gizli bir örgütün varlığına dair kanıtlarla karşı karşıya geliyoruz. Hiç gitmememe ve eserlerin neler olduğunu bilmememe rağmen öyle güzel tasvir edilmiş, öyle yalın bir dille anlatılmış ki sanki 3. Bir kişi olarak ben de olayların içindeydim kitabı okurken. Kahramanımızla birlikte şapelleri gezip kiliselerin gizli geçitlerinin arasında dolaşıp eski kütüphane raflarında bulmam gereken eserleri ararken kitapları karıştırıp oranın tozunu yuttuğumu hissettim resmen. Bu eseri çok beğendim ve oraları gidip görme isteği doğdu içimde. Kitabı okuduktan sonra kitapta geçen yerleri inceledim, gerçekten de gidip görmen gerek diye hissettim. Hala kitabın nasıl bu kadar çabuk bitip beni kadar çok etkilediğini düşünüyorum.