Zaten, tasavvufî düşünce, gerçeği, örneğin
cevheri süreklilik gibi, gerçeğin tek bir durumu
içine, ya da diğer hepsini dışta bırakıp, duyumsanabilir varlık ve akledilebilir varlık gibi, derecelerinden
yalnız biri içine kapatmak eğilimini hiçbir
zaman göstermez. Buna karşılık, sayıcız gerçeklik
dereceleri olduğunu kabul eder ki, bunların
hiyerarşisi geri dönüşü kabul etmez. Öyle ki, görelinin
kendi ilkesi ile asal olarak aynı (bir) olduğunu veya ilkenin kendinden doğan şeylerle
kuşatıldığını söylemeksizin, kendi «ilkesi» olduğunu
onaylamak mümkündür. Böylece, asal gerçeklikleri
düşünülürse, bütün varlıklar Allah’tır.
Ama Allah, bu varlıklar değildir. Kendi Gerçeklik'inin
onları dışarıda tuttuğu anlamında değil,
bu şeylerin gerçekliğinin O’nun sonsuzluğu karşısında
bir hiç derecesinde olmasından.