Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

420 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Daha?
YouTube kitap kanalımda Hakan Günday'ın bütün kitapları ve kitaplarını okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz: ytbe.one/uqCotb6in_0 Nere kaçarsan kaç felek bulur kaçanı Kitlidir ambarlar sanki insan kapanı. Peyk Hakan Günday'ın kitaplarında önsöz bulunmaz, çünkü hayatın da bir ön sözü yoktur. SFUMATO Rönesans resmindeki dört temel teknikten biridir. Renk ve tonların buharlaşarak birbirine karışmasını ve böylece konturların görünmez olmasını sağlayan, buğulu bir gölgelemeyi ifade eder. Çoğunlukla aydınlıktan karanlığa geçişlerde kullanılır. Doğup büyümeyi, ebeveynlerimizi, yaşayacağımız o ilk evi seçemediğimiz o ilk anda anamızın rahminden çıkarken karanlıktan aydınlığa doğru yol aldığımızı sanırdık. Aydınlık bir kariyerin, şanslı bir coğrafyanın ve yaşam şartlarının bizi beklediğini düşünürdük. Fakat karanlık tarafta kalmayı tercih edenler için Yin-Yang'daki Yang kelimesi hiçbir şey ifade etmezdi. Çünkü insanın o ilk anındaki karanlıktan aydınlığa doğru atılış, hayatın içinde aydınlıktan karanlığa doğru bir Sfumato olarak tezahür edebilirdi. Renk ve tonlar gibi mülteciler, evsizler, ardında pek çok insan bırakan canlar da buharlaşarak birbirine karışır, bir nevi görünmezlik kumaşına bürünürlerdi. CANGIANTE Rönesans resmindeki dört temel teknikten biridir. Gölgelendirme sırasında bir rengin daha açık ya da daha koyu tonuna gidilemediği ya da gidilmesinin tercih edilmediği durumlarda farklı bir renge geçişi ifade eder. Ani bir renk değişimidir. Hayatta çoğu zaman hangi yolun doğru ya da yanlış olduğu bize söylenmeden çeşitli seçimlerle başbaşa bırakılırdık. Daha açık insan ilişkilerine ya da daha koyu, yoğun meslek hayatlarına gitmeyi tercih etmediğimiz durumlarda da ani bir renk değişimi ihtiyacı duyardık. Ani renk değişimi yaşadığımız o geçiş aşamalarında, sınırsız itaat sorgulamalarını, kimlik ve benliğimizin arayışını, zorunlu seçimler yerine kendimizle başbaşa kalabilmeyi öğrenirdik. Baş karakter Gaza, mağara, hastane, yurt, Cambridge hayali derken Gölbaşı'nda başka bir psikoterapi hastanesinde ani renk değişimlerinde gözlerini açarken, bizler de her günkü gibi klasik beyaz yakalar olarak gözlerimizi aynı renkte kalmaya mahsur kalmaya adanmış bir dünyaya açardık. Cangiante bizim sığ ve hedonist hayatlarımızı anlatan bir teknik değildi. CHIAROSCURO Rönesans resmindeki dört temel teknikten biridir. Aydınlık ve karanlığın, olabildiğince vurgulanarak, keskin biçimde birbirinden ayrılışını ifade eder. Işık ile gölge arasındaki zıtlığın öne çıkarılması, üçüncü bir boyut vererek biçimlere hacim kazandırma amacını taşır. Bazen yaşanmış olanlarla, yaşanacak olanlarımız arasındaki o keskin ayrımı fark ettiğimiz anlara tanıklık ederdik, böyle anlarda zaman skalasında tam olarak bir tahta kurdu taklidi yapardık. İleri, geri, ileri, geri... Işık ve gölgenin keskin ayrımı gibi, psikolojimize iyi ve kötü gelen olgulardan beslendiğimizin idrakine varınca bu sefer hayattaki rolümüzün de bilincine varırdık, bu da bir üçüncü boyut olan kimliğimizin hayattaki hacmini belirlerdi. Böylece Cangiante'deki kararsızlık Chiaroscuro'da yerini net ve kesin ayrımlarla birlikte kimlik arayışının, ışık ve gölge Mostar şehrinin iki yakası olarak düşünüldüğünde Mostar Köprüsü'nün bulunma zorunluluğu kadar bizi hayattaki üçüncü boyutluluğumuzun farkına vardırırdı. Çünkü ışık ve gölgeyi birleştirmenin insani yolu aynı aydınlık ve karanlığın ilişkisi gibi bizden geçerdi. UNIONE Rönesans resmindeki dört temel teknikten biridir. Sfumato'da olduğu gibi, renk ve tonlar, buharlaşarak birbirine karışır. Ancak, Sfumato'dan farklı olarak, kullanılan renk ve tonlar daima parlak ve canlıdır. O kadar yaşam gailesine rağmen yine de yaşanmış olan ve yaşanacak olanlarımız buharlaşmaktan kendini kurtaramazdı. Kullanılan renk ve tonların parlak ve canlı olması gibi, Unione, artık istediğini elde etmişlik ve silik, amaçsız, birilerinin boyunduruğunda olmayan renklerin oluşturduğu bir kimlik oluşturulduğunu ifade ederdi, her şeye rağmen. Rönesans, gerek sanatta gerekse mimaride insan proporsiyonlarının baz alındığı, Ortaçağ'ın aristokrasiyi besleyen fikirlerine karşı getirilen bir eleştiri kültürüydü. Ortaçağ Miraç Çağrı Aktaş, Hikmet Anıl Öztekin, Nilgün Bodur'du. Edebi Rönesans ise yaşadığını inkar etmeyeni yazabilmeyi başaran, anlatacağı bir şeylerin her zaman olacağı, bilinmeyen, önemsenmeyen insanların karanlıkta kalmış hayatlarına edebi bir fener tutan Hakan Günday sayesinde daha insani bir proporsiyon kazanıyordu. Kitap bitti, kapağı kapandı, akıldan geçen milyon tane düşünce ve son cümleden sonra ağzımdan çıkan tek kelime : "Daha?" Filmini İzleyenler İçin Ekstra Yorum Daha kitabı için Onur Saylak’ın yönetmenliğinde çekilen filmi de bir izleyeyim dedim. Bazı uyarlama filmler Dövüş Kulübü, Otomatik Portakal, The Shining gibi olamıyormuş maalesef. :d Daha kitabının içerisindeki Rastin karakteri filmde yok, haliyle Rastin karakteri için oluşturulan mini iktidar düzeni de yok. Filmde tek bir kere bile mültecilere yemek verildiğinde onların “Daha?” demesi işlenmemiş. Oysaki bu konu kitapta en can alıcı noktalardan biriydi, her yiyecek verilişinde daha çok isteyen mülteciler “Daha?” diye soruyordu ve kitabın adı daha net anlaşılıyordu. Bunun dışında filmde Gaza’nın üstüne düşen insan bedenleri yok, o bedenlerden emilen süt ile Gaza’nın bir nevi Mesihvari bir şekilde tekrar doğup hayata karışması yok, Gaza’nın ilerleyen zamanlardaki okul sistemi gözlemleri, linç kültürüne maruz kalışı, babasıyla birlikteyken çektiği acıların olgunluğuna yansıması yok. Bugüne kadar okuduğum en etkileyici Hakan Günday kitaplarından biri olan Daha adına, bugüne kadar izlediğim en etkileyicilikten uzak bir uyarlama film izlemiş oldum. Filmde oyunculuklar iyi mi, evet iyi. Eğer Daha kitabını okumamışsanız filmi bence seversiniz bile. Ama kitabı okuyup da karşılaştırmalı bir edebiyat-sinema analizi yapmak isterseniz Onur Saylak’ın Daha filmi inanılmaz boşlukları olan ve Gaza’nın Gaza olmasındaki pek çok detayın atlandığı bir film haline geliyor.
Daha
DahaHakan Günday · Doğan Kitap · 202313,6bin okunma
··
4.043 görüntüleme
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Daha önce Hakan Günday’ın Daha kitabını okumuştum ve şimdi de Daha kitabı için Onur Saylak’ın yönetmenliğinde çekilen filmi bir izleyeyim dedim. Bazı uyarlama filmler Dövüş Kulübü, Otomatik Portakal, The Shining gibi olamıyormuş maalesef. :d Daha kitabının içerisindeki Rastin karakteri filmde yok, haliyle Rastin karakteri için oluşturulan mini iktidar düzeni de yok. Filmde tek bir kere bile mültecilere yemek verildiğinde onların “Daha?” demesi işlenmemiş. Oysaki bu konu kitapta en can alıcı noktalardan biriydi, her yiyecek verilişinde daha çok isteyen mülteciler “Daha?” diye soruyordu ve kitabın adı daha net anlaşılıyordu. Bunun dışında filmde Gaza’nın üstüne düşen insan bedenleri yok, o bedenlerden emilen süt ile Gaza’nın bir nevi Mesihvari bir şekilde tekrar doğup hayata karışması yok, Gaza’nın ilerleyen zamanlardaki okul sistemi gözlemleri, linç kültürüne maruz kalışı, babasıyla birlikteyken çektiği acıların olgunluğuna yansıması yok. Bugüne kadar okuduğum en etkileyici Hakan Günday kitaplarından biri olan Daha adına, bugüne kadar izlediğim en etkileyicilikten uzak bir uyarlama film izlemiş oldum. Filmde oyunculuklar iyi mi, evet iyi. Eğer Daha kitabını okumamışsanız filmi bence seversiniz bile. Ama kitabı okuyup da karşılaştırmalı bir edebiyat-sinema analizi yapmak isterseniz Onur Saylak’ın Daha filmi inanılmaz boşlukları olan ve Gaza’nın Gaza olmasındaki pek çok detayın atlandığı bir film haline geliyor. Yakın zamanda bir Hakan Günday okuma rehberi gelir bence. Şimdilik eyyorlamam bu kadar
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Bugün güne bu haberle başladım. hurriyet.com.tr/yerel-haberler/... Aynı Gaza'nın babasıyla içinde bulunduğu kamyonet gibi, kitap Ekim 2013 basımı ama Ekim 2018'e kadar 5 yıl geçmesine rağmen değişen hiçbir şey yok. Başlığı umuda yolculuk... Hakan Günday umut hakkında bu kitapta demiştir ki; "Dünyanın en çaresiz çocuklarına en büyük hayalleri kurduran, umut denilen o doğal felaketten nefret ediyordum!" İşte ben de bunun için nefret ediyorum, Allah rahmet eylesin hayatını kaybedenlere.
Yağmur okurunun profil resmi
Hakan Günday’ı sitede en iyi tanıtan insanlardan bir tanesisin. Bu kitapta (ve muhtemelen diğer kitaplarında da) yazar gördüğü bildiği hayatı yazıya dökerken sen kendi alanın, kültürün ve 4 resim tekniğiyle iç içe geçirmişsin. Okumak çok keyifli ve tabii bilgilendiriciydi, iki bağımsız görünen olgularla ilişki kurma fikri bayağı güzel, tebrik ederim. Son incelemelerinin (istisnası vardır belki bilemem) eskisine kıyasla daha kısa olduklarını fark ettim ama, motivasyon eksikliğimiz mi var biraz yoksa az lafla çok şey anlatmaya mı başladın? :D
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Nedense Hakan Günday’la kendimin bakış açısını içselleştirebiliyorum, pek çok farklı tür deniyor, böyle eksperimental türde eserler veren yazarları seviyorum. 4 resim tekniği aslında kitabın 4 bölümünün başında açıklaması verilen teknikler, fakat hiçbir incelemede bunun üzerine yazılan bir şey görmedim. Ben de bunun eksikliğini tamamladım diyebilirim. Hafif soğuma dönemimde olduğunu biliyorsun, detaya o kadar girmeye gerek yok, beni en iyi tanıyanlardan birisin zaten. :) Eksik olma yorumun ve ayırdığın zaman için, teşekkür ederim.
1 sonraki yanıtı göster
MaGeLLaN okurunun profil resmi
Büyük zevk alarak okudum,ellerine sağlık :) Bu kitaba yapılan en iyi incelemelerden biri.
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, filmini bulabilseydim onu da izleyip onla ilgili de bir şeyler yazacaktım fakat bulamadım maalesef.
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Birmimarinobjektifinden okurunun profil resmi
Hakan Günday'a başlamak için rehberi bekliyorum 🙌🏻🙌🏻
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
yarın buralarda olacak
SonAy okurunun profil resmi
Yusuf Atılgan için hazırlamış olduğunuz videoyu çok beğendim. Teşekkür ederiz.
Kübra okurunun profil resmi
Etkisinden bir türlü çıkamadığım bir kitaptı. Çok sevmiştim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.