Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Temas
Bu nasıl bir anlatım. Büyük yazar olmak bu bence. Burada en çok “sivrilikler”e dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu anlatımı tartışmak isterdim saatlerce. Ama keyfini sürün bence. Çünkü ben okudum ve en az on dakika sustum ve keyfini çıkardım. “Nancy tabii ki onlarla gitmişti, çünkü öğle yemeğinden sonra, aile yaşamının dehşetinden kaçarcasına, tavan arasına gitmek üzereyken, Minta Doyle elini uzatmış, yüzünde o budalaca ifadeyle onu da davet etmişti. O da gitmesi gerektiğini düşünmüştü. Gitmek istemiyordu. Bu işin içine dahil edilmeyi hiç istemiyordu. Çünkü yoldan kayalıklara doğru yürürlerken Minta elini tutup duruyordu. Sonra bırakıyordu. Sonra tekrar tutuyordu. İstediği nedir, diye soruyordu Nancy kendi kendine. Herkesin istediği bir şeyler vardı mutlaka; çünkü Minta elini tutup bırakmadığında, Nancy de, elinde olmadan, tüm dünyanın ayakları altına sevildiğini hissediyordu, sislerin ardından İstanbul’u görür gibi olan birinin ne kadar mahmur olursa olsun “Şu Ayasofya mı?”, “Şurası Haliç mi?” diye sorması gibi Minta’nın elini tuttuğunda Nancy de “İstediği nedir? Bu mu?” diye sormuştu. Peki bu neydi? Sisin içinde, orada burada, (Nancy ayaklarının altına serilmiş hayata baktığı zaman) bir kule, bir kubbe beliriyordu; ismi olmayan bazı sivrilikler. Ama Minta elini bırakır bırakmaz, yamaçtan aşağı koştuklarında olduğu gibi, bütün bunlar, o kule, o kubbe, sisin içinden çıkan her neyse, tekrar sislerin içine gömülüyor ve gözden kayboluyordu.”
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.