Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

208 syf.
9/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Tuna'nın türküsü Tuna'nın türküsünü herkes dinlemeli, sadece tam olarak neresi olduğunu bilmeyen -nedendir bilmem araştırma merakı bile olmayan- ama dedelerim oradan göçmüş diyenler değil. Bakın Tuna'nın, balkanların yeri ben de başkadır ki bence herkeste olmalı sadece tarih biliminin ve geçmiş yılların tozlu sayfalarında unutamayız Tuna'yı, balkanları. İlber Hoca diyor ki "Balkanlar bizim, Osmanlı'nın anavatanıydı." Yine Kosova'da röportaj yapan bir gazeteci ile kosovalı genç arasında geçen şöyle bir diyalog izlemiştim. - Neredeyse benden iyi Türkçe kullanıyorsun. - Sen nerelisin - İstanbul - Türkler Kosova'ya İstanbuldan 100 yıl önce geldi, normal İlber Hocanın ne demek istediğini anlamışsınızdır umarım. Ben bir yörüğüm ama doğup büyüdüğüm yerde coğrafya nedeniyle çok fazla Balkan göçmeni insanlar vardı, ben onlara özenirdim hep. Yörük olmakla da gurur duyarım o ayrı ama memleketinde düğünlerde sürekli damat halayı çeken, hüzünlendiğinde debreli hasan, tuna nehri akam diyor dinleyen insanları, h'leri söylemeyen insanları görünce merak ve hayranlık uyanıyor insanda. Yüz yıl geçmesine rağmen değişmeyen bir şeyler ve özlem var anlaşılan ama merak yok. Bu arkadaşlarıma hep söylerim "Ulan ben sizin yerinize olsam şimdiye on kere gitmiştim nenemim, dedemin köyünü bulup, atalarımın yaşadığı yeri görmüş, gezmiştim" diye. İşte kitap tam beni burdan yakaladı. Tunahan isimli esas oğlanımız Deliorman'dan göçen ve Romanya cephesinde şehit düşen dedesinin mezarını bulmak ve eski memleketlerini gezmek için Romanya'ya gidiyor. Olaylar buraya gelene kadar biz Romanya cephesindeki dedenin, babasını hiç göremeyen oğlu Mustafa'nın, Mustafa'nın eşinin ve o vesileyle onun anne babasının Kırım günlerini ve oradan sürgünlerini de öğreniyoruz. Kitabın bu özelliği çok hoşuma gitti. Farklı farklı insanların farklı hikayelerini kendi ağızlarından dinliyoruz. Her bölüm ayrı bir hikaye. Ve burada kronolojik sıra güdülmeden yapılması bir bulmaca misali eksik parçaları okuyucunun kafasında tamamlıyor. Oturan taşlarla beraber hikayeden daha fazla zevk alıyorsunuz. Bir taraftan Kırım, bir taraftan Romanya, Bosna, Bulgaristan, Bursa derken arada adliye koridorlarına bile uğradığınız oluyor. Tarihi çok fazla seven ve yazımın başında belirttiğim gibi Balkanlara da fazla ilgisi olan biri olarak, kitapta karakterlerin hayat hikayelerine ve diyaloglara yerleştirilen bilgi ve anlatımlar kitapta en fazla hoşuma giden şeylerden biri oldu. Başlangıcı, sürgünler, yurdunu terk etmek zorunda kalmak ne kadar hüzünlüyse de Tunahan'ın hikayesi, arayışı ve hikayenin sonu gerçekten o kadar güzel ve sıcak ki insanı mutlu ediyor. Bu kitap ile ilgili yapılabilecek bir eleştiri varsa şudur; muazzam bir olay örgüsü ve senaryosu olan roman daha fazla ayrıntıya girilip daha uzun olsaydı kesinlikle çok ses getirebilirdi. Zira kurgusu da buna uygun. Ben Balkan göçmeni arkadaşlarıma Çağan Irmak'ın Dedemin İnsanları filmini önerirdim hep artık bu kitabı da önereceğim anlaşılan belki akıllanırlar biraz. Bir Gün Kitabın ikinci hikayesi Bir Gün ise hüzünlü bir aşk hikayesi, konusu itibariyle, bir kesimi özellikle daha fazla üzecek bir hikaye. Yavuz'un kısa dönem askerliğini bitirdiğinde kendisini almaya gelen arkadaşı Selim ile karadeniz sahil şeridinde yaptığı yolculukta geçmişini ve en büyük sırrını açıklamaya başlamasıyla sizinde hikayedeki yolculuğunuz başlıyor. Çok saf, temiz ve mutluluk içerisinde başlayan yolculuk bittiğinde içinizde büyük bir hüzün bırakarak kapatıyorsunuz kitabın son sayfasını. Tuna'nın Türküsü'ne göre daha kısa ve daha az konu olan bir hikaye. Olayların çoğunun geçtiği yer Samsun yazarın memleketi, buna çok dikkat ederim, hikayede mekan benim için çok önemli Mustafa Kutlu çoğu hikayesinde Erzincan'dan bahseder. Yine Bahadır Yenişehirlioğlu da çoğu kitabında mekan olarak Akhisar'ı kullanır. Bence yazarlar bunu yapmalı edebiyatı İstanbul'un da dışına çıkarmak lazım arada. Ee memleketçiyiz arkadaş ne yapalım. Son olarak birden fazla uzun hikaye ya da romanın aynı kitapta olmaması gerekir diye düşünüyorum. Ki bu kitaptakiler özellikle Tuna'nın Türküsü ayrı bir kitabı hakediyor. Tefrik edilse çok iyi olur bence.
Tuna'nın Türküsü - Bir Gün
Tuna'nın Türküsü - Bir GünMehmet Yılmaz · Roza Yayınevi · 201667 okunma
··
43 görüntüleme
Serpil Ağ okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık, okur kardeşim. Yüreğinize sağlık... Mübadele zamanı, Rumeli'den Anadolu'ya bir sonbahar yaprağı gibi savruldu, ailem... Vatandan koparılmak... Doğup büyüdüğün evim, ocağım dediğin topraklardan istem dışı ayrılmak, sizi sizden alır da bırakır mı, sonsuz bilinmezliklere... Türkiye vatanım. Evet! Ben bu topraklarda doğdum ama hala bir yanım görmediğim toprakların özlemiyle kavrulmakta! Ne zaman ailem doğduğu toprakları özlese gözyaşlarından pınarlar akmakta! Vatandan koparılmak zorunda kalan her bir parça, bir yanınızı da alıp götürür mü? Özlenen bilir mi, bu kadar çok özlendiğini... Ah! Rumeli!... Benim ailemin, ailem gibi göç etmek zorunda bırakılanların kanayan yarası...
Mehmet Y. okurunun profil resmi
Salih Bey kardeşim, güzel değerlendirmeniz için teşekkür ederim. Ben de Karadenizli bir Türkmenim ama tıpkı sizin gibi Balkan merakım, sevgim bir başka; Balkanlı arkadaşlarıma aynı şeyleri söyler dururum. Yahya Kemal'in dediği gibi aslında, Türk'ün aklına dağ deyince Balkan, nehir denince Tuna gelir... Tuna'nın türküsü ve Bir Gün ilk baskılarında bağımsız iki kitaptı. Yeni baskıda tek kapak altına topladık, okur ikisini birden alabilsin, daha ucuz olsun diye. Bundan sonra yine ayrılacaklardır... Tekrar sağ ol, var ol kardeşim...
Salih okurunun profil resmi
Ben teşekkür ederim böyle bir eser ortaya koyduğunuz için. Yahya Kemal de ne güzel söylemiş, hislere tercüman.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.