Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bugün ne? Saat gecenin bir buçuğu… Bugün günlerden ne? Gözlerinden uyku akan bir taksinin içindeyim Geçip gidiyorum bütün hayatımı da seni de Başkent en pahalı örümceğini biriktiriyor, Unutkanlık, acı, acılar, acılarımız… Biliyorum sen kaldın, bir de hayatım kaldı geride Eğlencenin (bayağı bir şölendi) ilerlediğini, Bir karnaval tadıyla ilerlediğini, Bir adamın bir öykü anlattığını, bir türkü söylediğini, Bir kadının saat onda masadan kalkıp gittiğini, Merkez kaymakamını, rejisör yardımcısını, Medet’i ve sonunda içinde yirmi çocuk taşıyan bir minibüs gibi çarpıştığımızı. Senin başın dönüyor, benim bir ayağım basmıyor Nasıl oluyor, bütün bunlar nasıl oluyor? Biliyorum tek bir güvercin onaylamayacak bunu, Tek bir sokak, tek bir tezgah, tek bir saniye. Eksikliğe mi alışmışım ne? Mutsuzluğa mı yoksa? Her şeyin ilk kez tam olmasını istiyorum da o mu olmuyor? Neden kişi bir çiçek koparır gibi kaldırıyor da kadehini, Sonra kırgınlıkla vuruyor masaya elindeki sübyeyi? Tek bir köpek onaylamayacak bunu, tek bir Mayıs Ne mi bugün? Perşembe. Sabah erken kalkmıştım Hazinenin serin ve ışıksız koridorlarından, Gelirler’den; Kağıt hışırtısıyla dolu bütçenin içinden, Bakanlık berberine selam vererek gelmiş girmiştim odama (seviyorum da bu odayı) Evet girmiştim, şimdiyse seni ve hayatımı Ne oldu iyice kestirilemeyen bir parıltı gibi Geride bırakarak gidiyorum. Nereye? Yarın bütün bu ağaçları sulayacaklar. Ağaçların afroditini anımsadım şimdi… O ağacın yanından geçerken gökyüzü ne derindi. Ama bugünkü gökyüzü onun ayrılıkçaya berbat bir çevirisi. Sen metinde her nasılsa üç satır atlamıştın, Ben de geçmişe çevirdim bütün zaman kiplerini Böyle yetişmişim ben, içim götürmez kenarından azıcık kesilmiş ekmeği Hiç anımsamıyorum tam dolu olmayan bir bardaktan su içtiğimi Karnaval, soytarılar, maskelilerle birleştiriyoruz masamızı. Bizim payımıza düştü şölenin dayanılmaz trafiği… Gülüşlerimiz nasıl da söndü galadan sonra sokağa atılan çiçekler gibi Ve şimdi, iki kere iki. Kırdım, evet seni. Ama kırmıştın beni. Hadi sadece kırılmıştım diyerek önleyeyim herhangi bir eleştiriyi Kalbim, kalbim! Söyle şimdi ne yapacağım ben kalbi? Ne yaparım söyle daha da derine düşerse yaram??? Ben sana rastladığım günlerde, hangi günlerdi onlar? Tuhaf şey bir günde değişiyor kişi. Senden öncesi öyle uzak ki anıları bile değişiyor sanki Geldin masaya oturdun ve hayatımı böldün bir milat gibi Ve tavukçudaki hırslı Roma Valisi Yani Pontus Pilatus birlikte kurduğumuz İsa’ları çarmıha gerdim Ve sen üç satır atladın. Neden atladın? Tek bir kuş tek bir şapka tek bir çorap onaylamayacak bunu, Tek bir çicek anlayamayacak Şu zambakgillerin akıl almaz işlerini Tek bir insan anlayamayacak Fazıl’ı: içi boşalmaya yüz tutmuş o şiir tankerini. Ve tahsini: onu bir duygu taşaronu olarak ananlar olacaktır Operada cinayet imgesine uygun işler yaptı bu ikisi. Bense sessizce ayrılıp gittim yarasını kuliste saran bir soytarı gibi, Tavukçu benim için artık tavşanın suyunun suyu gibi Sana gelince, ah sen yok musun sen Bir daha rastlar mıyım sana Günlerin ne getireceği bilinmez ki Ben bu şiiri yazdım barok biçimi Her gün bir şiir yazacağım sana . Takvim olsun bu, aşkımın takvimi işte sana sayfaların ilki
·
16 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.