Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Elinde açılmış bir mektupla, soluk soluğa girer.) İnanılmaz bir şey baylar! Müfettiş sandığımız adam müfettiş falan değilmiş. HEPSİ BİRDEN Nasıl müfettiş değilmiş? POSTANE MÜDÜRÜ Hem de hiç değilmiş; işte mektupta yazıyor... KAYMAKAM Ne diyorsunuz? Ne diyorsunuz? Hangi mektupta? POSTANE MÜDÜRÜ İşte kendi mektubunda. Postaneye bir mektup getirmişlerdi. Adrese bir baktım “Postane Sokağı” yazıyor. Birden donakaldım. Hemen “Herhalde posta işlerinde bir aksaklık gördü, üstlerine onu rapor ediyor,” dedim. Sonra da mektubu alıp açtım. KAYMAKAM Nasıl yaparsınız bunu? POSTANE MÜDÜRÜ Bende pek bilmiyorum; sanki içimden bir şeyler zorladı beni. Mektubu özel ulakla gönderecektim, ama birden hiç duymadığım bir meraka kapıldım. Kendime engel olamıyordum! Mektup beni öylesine çekiyordu ki! Ama içimden bir ses sürekli “Sakın açma! Açarsan tavuk gibi kızartırlar seni!” diyordu. Başka bir ses de “Aç, aç, aç!” diye fısıldıyordu. Mührü koparırken vücudumu ateş basmıştı; mektubu açınca da her yanım buz kesti. Ellerim titriyor, gözlerim kararıyordu. KAYMAKAM Böylesine önemli bir devlet temsilcisinin mektubunu açmaya nasıl cüret edersiniz? POSTANE MÜDÜRÜ İşte sorun da bu ya! Hiç de önemli biri falan değilmiş! KAYMAKAM Peki kimmiş size göre? POSTANE MÜDÜRÜ Ne kokar ne bulaşır biri; şeytan bilir kim olduğunu! KAYMAKAM (Sertçe.) Ne kokar ne bulaşır da ne demek? Ne cüretle böyle bir şey söyleyebilirsiniz; ya “şeytan bilir” ne demek? Şimdi sizi tutuklatacağım... POSTANE MÜDÜRÜ Kim? Siz mi? KAYMAKAM Evet, ben! POSTANE MÜDÜRÜ Gücün yetmez! KAYMAKAM Onun kızımla evleneceğini, benim de büyük bir adam olacağımı biliyor musun? Seni Sibirya’ya sürdüreyim de gör! POSTANE MÜDÜRÜ Ah, Anton Antonoviç! Ne Sibirya’sı? Sibirya’yı falan bırak şimdi. İyisi mi ben size mektubu okuyayım. Baylar! İzninizle mektubu okuyorum! HEPSİ BİRDEN Okuyun, okuyun! POSTANE MÜDÜRÜ (Okumaya başlar.) “Azizim Tryapiçkin; başımdan geçen olağanüstü bir olayı hemen sana bildirmek istedim. Yolda tanıştığım bir piyade yüzbaşısı, beni kumarda öyle bir soyup soğana çevirdi ki, kaldığım hanın sahibi neredeyse beni hapse attırıyordu; ama ansızın bütün kent, Peterburglu görünüşüm ve kılık kıyafetim yüzünden beni general, vali gibi bir şey sanmaya başladı. Ben de kaymakamın evine yerleştim, yan gelip keyfime bakıyor, sonunu hiç düşünmeden karısına ve kızına kur yapıyorum; yalnız önce hangisinden başlamak gerektiğine karar veremedim, ama sanırım her türlü hizmete hazır olan anneden başlayacağım. Beraber çektiğimiz sefaleti, parasızlığı hatırlarsın; hani bir keresinde bir pastacı, İngiliz kralı gibi yediğim tartlar yüzünden yakama yapışmıştı. Şimdi işler tamamen tersine döndü. Herkes istediğim kadar borç veriyor. Müthiş orijinal insanlar. Görsen, gülmekten ölürsün. Gazetelere fıkralar yazdığını biliyorum; onları da yazılarına koymalısın. İlk olarak kaymakam, ihtiyar bir beygir kadar ahmak...” KAYMAKAM Buna imkân yok! Böyle yazmamıştır. POSTANE MÜDÜRÜ (Mektubu uzatarak.) Kendiniz okuyun isterseniz. KAYMAKAM (Okur.) “… bir beygir kadar ahmak...” Olamaz! Bunu siz yazmışsınız. POSTANE MÜDÜRÜ Neden böyle bir şey yazayım? ARTEMİ FİLİPPOVİÇ Okuyun yahu! LUKA LUKİÇ Okuyun! POSTANE MÜDÜRÜ (Okumayı sürdürür.) “Kaymakam ihtiyar bir beygir kadar ahmak...” KAYMAKAM Lanet olsun! Tekrarlayıp durmasana! Sanki herkes anlamadı. POSTANE MÜDÜRÜ (Okumayı sürdürür.) Hım... hım... hım... “…beygir kadar ahmak. Postane Müdürü de bir hoş...” (Okumayı bırakır.) Benim hakkımda da yakışıksız şeyler yazmış. KAYMAKAM Hayır efendim, devam edin! POSTANE MÜDÜRÜ Ne gereği var? KAYMAKAM Hayır efendim, madem başladık, bitireceğiz! Hepsini okuyun! ARTEMİ FİLİPPOVİÇ İzin verin ben okuyayım. (Gözlüğünü takıp okumaya başlar.) “Postane Müdürü, tıpkı bizim bölümün kapıcısı Miheyev’e benziyor; onun gibi ayyaş alçağın biri olmalı.” POSTANE MÜDÜRÜ (Seyircilere.) Bu haylazı bir güzel kırbaçlamalı; aşağısı kurtarmaz! ARTEMİ FİLİPPOVİÇ (Okumayı sürdürür.) Yoksulları Koruma Müdürü’yse... ee... eee... (Kekeler.) KAROBKİN Neden durdunuz? ARTEMİ FİLİPPOVİÇ Burası pek okunmuyor... zaten herif alçağın biri işte. KAROBKİN Bana verin! Benim gözlerim daha iyi görür. (Mektubu almak için uzanır.) ARTEMİ FİLİPPOVİÇ (Mektubu vermez.) Yok, burayı atlayalım, devamı daha okunaklı zaten. KAROBKİN İzin verin ona ben karar vereyim. ARTEMİ FİLİPPOVİÇ Okumasına ben de okurum, hem devamı daha okunaklı dedim ya. POSTANE MÜDÜRÜ Hayır efendim, hepsi okunacak! Öncekileri okuduk ya! HEPSİ BİRDEN Mektubu verin Artemi Filippoviç! (Karobkin’e:) Siz okuyun! ARTEMİ FİLİPPOVİÇ Tamam veriyorum. (Mektubu verir.) Lütfen buradan... (Parmağıyla bir yeri kapatır.) İşte buradan okuyun. (Herkes Karobkin’in çevresine toplanır.) POSTANE MÜDÜRÜ Okuyun, okuyun! Bırakın şunu, hepsini okuyun! KAROBKİN (Okur.) “Yoksulları Koruma Kurumları Müdürü Zemlyanika, Yahudi takkesi takmış domuzu andırıyor.” ARTEMİ FİLİPPOVİÇ (Seyircilere:) Aman ne zekice! Yahudi takkeli domuzmuş! Domuzların takke taktığı nerede görülmüş canım? KAROBKİN (Okumayı sürdürür.) “Lise Müdürü’yse baştan ayağa soğan kokuyor.” LUKA LUKİÇ (Seyircilere:) Yemin ederim ağzıma soğan koymuşluğum yoktur. AMMOS FYODOROVİÇ (Alçak sesle.) Tanrı’ya şükür, benim hakkımda bir şey yazmamış hiç değilse! KAROBKİN “Yargıç...” AMMOS FYODOROVİÇ Al bakalım! (Yüksek sesle.) Baylar, bu mektup epey uzun anlaşılan. Hem içinde okumaya değer bir şey de yok; bir sürü zırvalık işte. LUKA LUKİÇ Hayır efendim! POSTANE MÜDÜRÜ Olmaz, okuyun! ARTEMİ FİLİPPOVİÇ Hayatta olmaz, okuyun! KAROBKİN (Okumayı sürdürür.) “Yargıç Lyapkin-Tyapkin tam bir moveton...13” (Durur.) Bu Fransızca bir sözcük galiba. AMMOS FYODOROVİÇ Şeytan bilir ne anlama geliyor! Dolandırıcı gibi bir şey demekse yine iyi, daha kötü bir anlamı da olabilir. KAROBKİN (Okumayı sürdürür.) “Yine de buralılar, konuksever ve iyi yürekli insanlar. Hoşça kal azizim Tryapiçkin. Ben de senin gibi edebiyatla uğraşmak istiyorum artık. Yaşamak öyle sıkıcı oldu ki kardeş, insan biraz da ruhunu beslemek istiyor. Artık daha soylu işlerle uğraşma zamanının geldiğini görüyorum. Bana mektup yazarsan Saratov İli, Podkatilovka Köyü’ne yaz. (Mektubun arkasını çevirip adresi okur.) Sayın Bay İvan Vasilyeviç Tryapiçkin’e, Postane Sokağı, doksan yedi numara, üçüncü kat, sağdaki daire, Peterburg.” KADINLARDAN BİRİ Ay ne feci! KAYMAKAM İşte şimdi mahvoldum, mahvoldum! Öldüm ben, bittim! Gözlerim kararıyor hiçbir şey göremiyorum. Domuz suratlarından başka bir şey göremiyorum... Tutun, bana getirin onu! (Ellerini sallar.) POSTANE MÜDÜRÜ Nasıl yakalayacağız? Bile isteye en iyi arabayı verdirttim; üstelik şeytan dürtmüş gibi, bütün istasyonlara da at hazırlamaları için önceden yazılı emir gönderdim. KAROBKİN’İN KARISI Görülmemiş bir karışıklık! AMMOS FYODOROVİÇ Lanet olsun baylar! Benden üç yüz ruble de borç aldı. ARTEMİ FİLİPPOVİÇ Benden de üç yüz ruble aldı. POSTANE MÜDÜRÜ (İç geçirir.) Ah! Benden de üç yüz ruble aldı. BOBÇİNSKİ Pyotr İvanoviç ile benden de altmış beş ruble aldı efendim. AMMOS FYODOROVİÇ (Elleriyle bir şaşkınlık jesti yapar.) Bu iş nasıl oldu baylar? Nasıl oldu da böyle bir yanlış yaptık? KAYMAKAM (Alnına vurarak.) Nasıl, nasıl yedin bu numarayı ihtiyar budala! Aklını mı kaybettin, koyun kafalı!.. Otuz yıldır görevdeyim, hiçbir tüccardan, hiçbir müteahhitten böyle kazık yemedim; dünyayı bile çalabilecek ne dolandırıcıların, ne hilebazların hakkından geldim! Üç tane valiyi bile aldattım!.. Valiler de kimmiş? (Elini sallar.) Aldattığım valilerin sözü bile edilmez... ANNA ANDREYEVNA Ama böyle bir şey mümkün değil Antoşa; Maşenka’yla nişanlandılar... KAYMAKAM (Öfkeyle.) Nişanlanmışlar! Nah sana nişanlılar! (Eliyle çirkin bir hareket yapar.) Utanmadan hâlâ nişanlılar diyor!.. (Kudurmuşçasına.) Bakın, bakın, ey Hıristiyanlar, gelin de kaymakamın nasıl rezil olduğunu görün! Aptal, aptal, ihtiyar alçak! (Kendi kendine yumruğunu sallar.) Ah seni odun kafalı! El kadar bebeyi önemli biri sandım! Herif şimdi, arabasının çıngıraklarını çala çala keyif yapıyor! Her önüne gelene de bunu anlatacak. Bunca alay yetmezmiş gibi, alaycı yazarın biri de, bundan kendisine bir komedya çıkaracak. Şu utanca bak! Unvana, ada falan bakmadan acımasızca kahkahalar atıp, avuçları patlayana dek de alkışlarlar üstelik. Ne gülüyorsunuz? Asıl kendinize gülün!.. Sizin hepinizi... (Ayaklarını öfkeyle yere vurur.) Ah o yazarlar! Ah o lanet olası, liberal yazar parçaları! Tanrı hepsinin belasını versin! Bir elime geçirsem hepsinin gırtlağını sıkar, un gibi öğütür, bir çuvala doldurup hepsini cehennemin dibine atardım! Külahlarına tükürdüklerim!.. (Yumruğunu sallayarak topuklarını yere vurur. Kısa bir sessizlikten sonra.) Hâlâ kendime gelemedim. Gerçekten de Tanrı cezalandırmak istediği kulunun önce aklını alıyormuş. O budalanın neresi müfettişe benziyordu ki? Hiçbir yeri! O adam müfettişin serçe parmağı bile olamaz; ama birdenbire hepiniz, müfettiş, müfettiş diye bağırmaya başladınız! O adamın müfettiş olduğunu ilk kim uydurdu? Yanıt verin! ARTEMİ FİLİPPOVİÇ (Bir jest yapar.) Beni kesseniz bile bu işin nasıl olduğunu açıklayamam. Şeytan gözlerimizi bağlayıp, hepimizi şaşkına çevirdi. AMMOS FYODOROVİÇ Kim uyduracak işte bu kıt akıllılar! (Dobçinski ile Bobçinski’yi gösterir.) BOBÇİNSKİ Hey, ben değildim! Hem hiç aklıma... DOBÇİNSKİ Benim hiç suçum yok, hem de hiç... ARTEMİ FİLİPPOVİÇ Tabii ki sizdiniz. LUKA LUKİÇ Elbette. Aklınızı yitirmiş gibi handan koşa koşa gelip “Geldi, geldi, para bile vermiyormuş...” dediniz. Sanki gömü buldular! KAYMAKAM Doğru sizdiniz! Kentteki bütün dedikodular sizden çıkar zaten lanet yalancılar! ARTEMİ FİLİPPOVİÇ Müfettişinize de, palavralarınıza da lanet olsun! KAYMAKAM Kentin içinde koşuşup herkesin kafasını karıştırırsınız, pis yılanlar! İşiniz gücünüz dedikodu, kılkuyruklu saksağanlar sizi! AMMOS FYODOROVİÇ Mendebur herifler! LUKA LUKİÇ Ahmaklar! ARTEMİ FİLİPPOVİÇ Muşmula suratlılar! (Herkes çevrelerini sarar.) BOBÇİNSKİ Yemin ederim ben söylemedim, Pyotr İvanoviç söyledi. DOBÇİNSKİ Hayır Pyotr İvanoviç, ilk siz söylediniz... BOBÇİNSKİ Yapmayın canım, ilk siz söylediniz.
·
58 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.