Bazen yeri gelir, onca kitap arasında okuyacak bir şey bulamazsınız. Bir iki paragraf okuyup bırakırsınız. Öyle bir anda, kütüphanemin en arkasına öylece attığım bu küçük el kitabı dün gece bana hazineler sundu.
Bir hastamın hediyesiydi, hani her adımında ağzından dualar dökülen pamuk teyzelerden. Neden bilmem, okuyamadım o zaman. Diğer dua kitapları rutini diyerek kapağını bile açmadım. Önyargı ne tedavisiz bir hastalık ahir zamanda, elle tutulur bir sebebi yok ki.
365 gün; bir ayet, bir hadis ve bir dua paylaşılmış. Bir gecede okumak yerine, gönül isterdi ki her gün bir sayfa tefekkür edip, hayata geçirerek ve dostlarla paylaşarak okusaydım. Dün gece tekrar kütüphaneme koyarken kitabı, her gün okunacakların yanına, en öne özenle yerleştirdim artık. Tekrar ve tekrar… Ve yapılacaklar listeme ‘’Alınacak Dua kitapları araştır’’ yazdım ertelemeden.
Gördüm ki, dua ayrı bir ilim. Ayrı bir alem. Çok özel bir bağ. En tesirli dil Yaradan’la. O kadar güzel, o kadar derin, o kadar latif dualar var ki. Ben dua etmeyi bilmiyormuşum hiç. Ve gördüm ki; kulun ilmi, manevi derecesi arttıkça duaları da değişiyor. Kitapta Efendimiz’in (sav), sahabelerin, mübareklerin, düşünürlerin dualarıyla beraber Kuranda geçen dualar da var. Ayrıca o günün gündemine özel ayet, hadis ve dua paylaşılmış ki, tefekkür ve tebessüm edilesi (Anneler günü, öğretmenler günü, bayram günleri, aşure günü, sevgililer günü, 18 mart.. vs vs ) :)))
‘’Doğru bir sözü işitip, sonra da onu din kardeşine ulaştırarak öğretmen, ne güzel bir hediyedir ’’ diyor ya Efendimiz (sav), dün gece alemler dolusu hediyelerle gönlümü süsledi bu kitap.
Son olarak; Hz. Mevlana’nın duasıyla..
‘’ Yarabbi… Bize dua etmeyi öğret!!’’