Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Siz hiç 150 kilo oldunuz mu? Sizin hiç yabancı bir ülkede bavulunuzu kaybettiğiniz, sabahları mısır gevreğine bira döküp hayatta kalırken günlerce tek kelime bile konuşmadığınız, dayak yedikten sonra girdiğiniz komadan bir gözünüzü kaybetmiş olarak çıkıp tekrar parklara döndüğünüz, annenizi kaybettikten sonra hapiste yatarken babanızı kaybettiğiniz oldu mu? Benim oldu. Peki ya sonra o yabancı ülkenin dilinde şakır şakır konuşup hatta seslendirme yönetmenliği bile yaptığınız, o ülkedeki filmlerde başrol oynadığınız, 70 kilo verip filinta gibi olduğunuz, yeni ve mutlu bir hayat kurduğunuz, elinizi attığınız her işi altın yumurtlayan tavuğa çevirdiğiniz, her saniyenizi gülümseyerek geçirdiğiniz, hayatta istediğiniz her şeyi elde etmeye başladığınız oldu mu? Benim oldu. Nasıl mı? Gelin anlatayım… Sinir ve öfke korkunun şekil değiştirmiş halidir. Sorulmadan yapılan her yardım eleştiridir! Bir şeyi istemeyi reddetmek, o şeye sahip olmamayı istemek değil midir? İstemek olmanın yarısıdır. Hayatın tek amacı deneyimlemek ve keyif almaktır. Eğer mutluluk formülünüz şöyle ise, FALANCA OLAYIN OLMASI = MUTLULUK. Falanca olay olmadığında bu formül aynen şöyle değişir: FALANCA OLAYIN OLMAMASI = MUTSUZLUK. Bu da demektir ki, mutluluğunuz aslında pamuk ipliğine bağlı. Başkalarının ne dediğine, nasıl davrandığına, olayların nasıl geliştiğine bağlı. Yani HER AN DEĞİŞEBİLİR! Valla kolay gelsin. İnsan herhalde böyle bir mutluluk anlayışı ile kafayı yer. Çok ciddiyim.
··
38 görüntüleme
Daima Lilya okurunun profil resmi
Uzun süredir böyle anlamlı bir alıntı görmemiştim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.