Murakami kitabı. Her sene bir adet. Son okuduğum kitabı en sevdiğim kitabı olmuştu. Tsukuru Tazaki'den bile çok. Ama İbrahim hocayla konuşurken, onun kitaba-Tsukuru- olan sevgisini dinlerken biraz da haksızlık ettim diye düşünmedim değil.
Karanlıktan Sonra da bir Murakami kitabındaki klasik şeylerle dolu: müzik parçaları, eserleri; genç bir kız ya da erkek; olağan üstü hatta doğa dışı, ya da normal ötesi olabilen ve hikâyeye bir şekilde eklenen ilgi çekici bir ana yan olay, bir sır, bir gizem; son olmayan bir son. Buna uymayan bir kitabı varsa yazarın okumamışımdır, ya da okuduysam da unutmuş olabilirim.
Kitap tek bir geceyi anlatıyor. Karakterlerimiz, uyumayan karakterlerimiz kendilerini anlatıyor ve birbirlerini dinliyorlar. Birbirlerini dinledikçe hayatları hakkında yeni olasılıklar, yeni yollar, sapaklar keşfediyor ya da bunu hayâl ediyor, dile getiriyorlar. Sabaha ulaşana dek karakterlerimiz iyi ya da kötü olmaktan değil kendileri olmaktan muzdaripler, ya da memnunlar ya da bunu anlamaya çalışıyorlar. Bunu yaparken birbirlerine ayna oluyor ya da ayna tutuyorlar. Bütün kitabı -bir an hariç- uyuyarak geçiren Eri ve onu izleyen maskeli adam ise bize birbirini dinleyen ve gören karakterlerimizi düşündürüyor ve ayrıca kitap bizden, biz okurlardan da söz ettiği için, bizim de onlara, o karakterlere, kitaba, hayata baktığımızı düşündürüyor ve sanki, tam emin olamasam da maskeli adamın tek bir söz etmeden Eri'yi izlemesi gibi, ve o onun rüyası ya da gerçeği olması gibi, biz de eserin, karakterlerin izleyeni olarak bu rüyaya, bu gerçeğe bakıyoruz ve yazar bize bunu hatırlatıyor. Belki kitap okumayı, edebiyatı bir seyretme eylemine, ama bir anlama çabasına, anlatma gayretine benzetiyor, dönüştürüyor; edebiyat gecedir diyor; ya da aşk gecedir, insan olmak gece olmaktır, diyor belki de. Gece herkesin kendisi olabildiği bir mekân ve zamandır diyor, belki de, belki de. Edebiyat izlediğimiz ve olduğumuz, anladığımız bir mekândır. belki de.
Kendi adıma Murakami'nin en sevdiğim eseri bu değil. Tsukuru Tazaki 2.sırada, söylediğim gibi, bir çeşit pişmanlık da hissetmiyor değilim bu konuda, ama Sputnik Sevgilim'den, ve yazarın hikâyelerinden daha iyi bir eser olduğunu söyleyebilirim.