Eskiden İstanbul'a senenin ilk karı düşünce o gün matbuattaki İstanbul gazetelerinin birinci sayfasında Cenab Şehabeddin'in Elhan-ı Şita (1897) şiiri neşredilirmiş.
ismetozel.com.tr/Video.aspx?VID=79
Elhan-ı Şita
Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
Eşini gâib eyleyen bir kuş
gibi kar
Geçen eyyâm-ı nev-bahârı arar.
Ey kulûbun sürûd-i şeydâsı,
Ey kebûterlerin neşîdeleri,
O baharın bu işte, ferdası
Kapladı bir derin sükûta yeri
karlar
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar
Ey uçarken düşüp ölen kelebek,
Bir beyaz rîşe-yî cenâh-ı melek
gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar.
Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpaze
Na’şın üstünde şimdi, ey mürde,
Başladı parça parça pervâze
karlar
Ki semâdan düşer düşer ağlar.
Uçtunuz, gittiniz siz ey kuşlar;
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar
gibi kar
Sizi dallarda, lânelerde arar.
Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân,
Şimdi boş kaldı ser-te-ser yuvalar.
Yuvalarda –yetîm-i bî-efgân!
Son kalan mâi tüyleri kovalar
karlar
Ki havada uçar uçar ağlar.
Destinde ey semâ-yı şitâ tûde tûdedir
Berk-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter
Dök ey semâ, revân-ı tabîat günûdedir.
Hâk-i siyahın üstüne safî şükûfeler!
Her şâh-sâr şimdi –ne yaprak, ne bir çiçek!
Bir tûde-yi zılâl ü siyeh-reng ü nâ-ümîd
Ey dest-i âsumân-ı şitâ, durma, durma çek
Her şâh-sârın üstüne bir sütre-yi sefîd.
Göklerden emeller gibi rîzân oluyor kar,
Her sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar,
Bir bâd-ı hamûşun per-i safında uyuklar
Tarzında durur bir aralık, sonra uçarlar.
Soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzân
Gah uçmada tüyler gibi, gah olmada rîzân
Karlar, bütün elhânı mezâmîr-i sükûtun
Karlar, bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun
Dök hâk-i siyah üstüne, ey dest-i sema dök
Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök
Ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi
Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümidi
Cenab Şehabeddin
··
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.