Bireyciliğe karşı ileri sürülen önyargılara, eleştiri demekten
çok «gerici Katolik düşünüşün sızlanmaları» demek
daha doğru olur : bugün tarihe karşı olan ( Tarihin akışına
ters düşen. - T. Ç.) bireycilik, servet üretimi her gün biraz
daha toplumsallaştığı halde, servetin özel mülkiyet halinde
oluşu biçiminde görünen bireyciliktir. Kaldı ki, bireycilik Özellikle bilgi dünyasının yorumu ve insanın tanımlanması
alanlarıında, her türlü deneyin ve gerçek dünya ile karşılaştırmanın
dışında işleyen bir düşünceden, yeryüzüne dönen, doğadan ayrılmayan,
·«dünyalaşan», köklerini dünyanın ta derinlerine salan ve dünya
dışındaki bir varlığın araya girmesini istemeyen bir düşünceye
geçişten yakınmaya Katoliklerin hiç hakkı da olmamalı. Çünkü
mülkiyetten başka kimseye siyasal kişilik tanımamışlardır;
yani onlara göre insanın değeri kendinden değil, fakat malından mülkünden gelir. Bir kimsenin ancak ödediği belirli
orandaki vergi ile seçmen olabilmesi ve maddi çıkarlar sağlayan
yönetim kurullarına girebilmesi « ruhun» «madde» önün"
de alçalması değil de nedir? Sadece mülk sahibi olanlar insan
sayılıyorsa, herkesin de mülk sahibi olması mümkün değilse,
maddi güçlerin bütün insanların kişilik kazanmalarına
ve bu kişiliklerin oluşmasına yardım edeceği bir mülkiyet
şeklini aramak neden maneviyata aykırı ( anti-spirituel ) olsun ?