Merhaba, iyi akşamlar herkese. Bugün okuldayken bir köşede kitabı okumaya çalışırken, kadın hocaların kendi aralarında “Hayatınızda nasıl birini istiyorsunuz?” sorularına verdikleri cevapların arasında: “Dövmeyen fakat bana hött diyebilecek birini istiyorum hayatımda.” cümlesini işittim ve elimdeki kitaba baktım istemsizce. Günün ilerleyen saatlerinde bir tane erkek çocuğu olup yıllarca başka çocuğu olamayan kadının mucizevi bir şekilde veya tıp yoluyla ikinci hamileliğini yaşamasından ötürü onu tebrik ederken, “Ay inşallah kız olur.” deyişime, oradan kadının birinin “Yok yok bu da erkek olsun, zar zor hamile kaldı zaten, başka da çocuğu olmaz belki.” cevabını aldım, o sırada yine elimde bu kitap vardı. Gün içerisinde veya bu günün dışındaki diğer günlerde buna benzer yaşadığım saçma sapan diyaloglar ile hayatımı devam ettiriyorum. Yıllarca erk zihniyetle mücadele ederken hayatımın bu döneminde öncelikle mücadele etmem gerekenlerin kadın hemcinslerim olduğuna kanaat getirdim. Evimde, iş yerimde, sokakta bana: “Sen kadınsın hal ve hareketlerine dikkat et, senin görevin bu, falancanın karısı kızı da senin gibi çalışıyor ama bak akşam evine gelip kocasına hizmet de ediyor, çocuklarına annelik de ediyor, dünyayı sen mi kurtaracaksın sanki, böyle giyinirsen erkekler de bakar zaten, laf da atarlar, taciz de ederler; çünkü senin görüntün bunu istiyor gibi, bu düşüncelerinden ötürü bak kimse seni istemeyecek, erkek düşmanı mısın?, evde kaldın bak gördün mü?” gibi yapılan yorumlar beni bezdirmedi, bezdirmeyecek de. Nefes aldığım sürece kadın erkek farketmeksizin sizlerle mücadele edeceğim. Arabaya binerken bana kadın olduğum için yer vermeyin, hesap ödemeye giderken erkek olduğunuz için hesabı öderim moduna girmeyin, benim becerilerimi yapabildiğim yemekler üzerinden test etmeyin, sınıf öğretmeniyim diye iyi çocuk büyütürüm diye düşünmeyin, sokakta yürürken beni göz hapsine almayın, bir kadın olarak bir birey olarak kendime yetebileceğimi, bağımlı olmadan ayaklarımın üstünde durabileceğimi kafanızdan çıkarmayın...
Gisela Notz bu kitabında geçmişten günümüze feminizm ideolojisinin hem düşünsel hem de eylemsel evrelerini dünya genelinden daha sonlara doğru da Almanya üzerinden ele almıştır. Feminizmin ne olduğunu bilmeyen veya feminizmin erkek düşmanlığı olduğunu düşünen insanlar alsın eline bu kitabı okusun. Okusun ki kadınların yüzyıllardır nasıl bir mücadele gösterdiğini, bu günler sahip olduğumuz hak ve özgürlüklerimizi bize nasıl kazandırdıklarını öğrensinler. Kadın olarak sahip olduğumuz bu hak ve özgürlükler elbette gökten zembille bize indirilmedi. Yeri geldi cadı diye yakılan kadınlar, yeri geldi sürgün edilen, yeri geldi gaz odalarında yok edilen kadınlar sayesinde bugün biz bu özgürlüklere sahibiz. Bu sebepten Ortaçağ Avrupa’sında kadın düşmanlığına tepki olarak yazdığı kitaplarla sesini çıkarabilen Christine de Pizan’ın, 1. Dünya Savaşı Döneminde “Savaşa hayır, yaşama evet.” diyebilen Clara Zetkin’in, Rosa Luxemburg’un ve “Kadın olarak dünyaya gelinmez, kadın olunur.” diyen Simon de Beauvoir’ın ve daha nice kadının mücadeleci ruhları önünde saygı ile eğiliyorum.
Herkese iyi okumalar diliyorum.