Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İyice gece olmuştu. Drogo tabyadaki çıplak odada oturuyordu, yazı yazmak için kâğıt kalem ve mürekkep getirtmişti. “Sevgili anneciğim,” diye yazmaya başladı, sonra birden kendini çocukluğundaki gibi hissetti. Yapayalnız, bir fenerin ışığında, artık kimsenin kendisini görmediği bu anda, tanımadığı bu kalenin ortasında, evinden uzakta, bildik ve güzel şeylerin hepsinden uzakta, en azından yüreğini tamamen açabilmenin bir teselli olacağını düşünüyordu. Tabii ki, diğerlerine, subay arkadaşlarına karşı bir erkek gibi davranması, onlarla gülüp birbirinden açık saçık asker ve kadın hikâyeleri anlatması gerekiyordu. Ama gerçeği annesine söylemezse, kime söyleyebilirdi ki? Ve bu akşam Drogo’nun gerçeği, cesur bir askerin gerçeği değildi, ciddi Bastiani Kalesi’ne layık bir gerçek değildi, arkadaşları, yol yorgunluğundan, bu karanlık kale bedenlerinin baskıcı yapısından ve kendini tam bir yalnızlığın içinde bulmasından oluşan bu gerçeği duysalar, gülerlerdi. “İki günlük yolculuktan sonra bitkin bir halde kaleye vardım,” ona böyle yazacaktı, “Varır varmaz da istediğim takdirde şehre geri dönebileceğimi öğrendim. Kale iç karartıcı bir yer, çevrede hiçbir yerleşim, hiçbir eğlence ve neşe kaynağı yok.” İşte böyle yazacaktı. Ama Drogo annesini anımsadı: Bu saatte onu düşünüyor ve oğlunun vaktini sevimli arkadaşların ve belki de, belli mi olur, hoş bir hanımın eşliğinde geçirdiğini düşünüp teselli buluyor olmalıydı. Kendisinin mutlu ve huzurlu olduğunu düşündüğü kesindi. “Sevgili anneciğim,” yazdı Drogo’nun kalemi. “Harika bir yolculuktan sonra kaleye önceki gün vardım. Kale müthiş.”
··
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.