Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

352 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
1-984 1-9-84 1-9-8-4
''Kötü bir barış, savaştan daha berbattır.'' -Tacitus Savaş... tanımından başlayalım. Savaş, en az iki farklı ülkenin birbirleri üzerinde farklı çıkarlar doğrultusunda başlattıkları bir akımdır ve bu zaman zaman artabilir. Peki ya iç savaş, mahalle, şehir, ev, esnaf, kelimeler savaşı? Peki ya parti savaşı? Savaş bu kadar, bu derece indirgenebilir bir şey mi? Ha? Kitap hakkında kısaca özet geçmek gerekirse Okyanusya, Avrasya ve Doğuasya denen üç ülkeyi konu alıyor. Savaşı, Büyük Birader'e itaati, yozlaşmayı, sadakati, koşulsuz bağlanmayı konu alan bir kitap. Kitap hakkında istişare yapalım, bir konferans gibi. Ama burada ben sorup ben cevaplayacağım. İtaat! Koşulsuz bağlılık! Düşünme! Sorgulama! Yozlaş! Büyük Birader'e secde et! Diz çök! Bir şeyleri değiştirmeye kalkışma! Baban öldü, Annen öldü, Sevgilin öldü, Kardeşin öldü, Akrabaların öldü, Metresin öldü, Düzüştüğün herkes öldü, İçtiğin sigara tükendi, Güzellik öldü, Hayatın tükendi, Kim olduğunu unut, Sadece söyle, 2+2=5 Çünkü sen de bir ölüsün... Kitapta komizmin yararlarını ve uçuk zararlarını, insana ne tür bir etki bıraktığını anlatmış. Zayıfsan güçlü oluyorsun; seks işçisi ise düzene ayak uyduruyorsun; fakirsen yüksek mertebeye erişiyorsun... Wow, sahiden böyle mi? Peki ya karşılığında? 2+2 kaç? Bu da soru mu? Elbette 4 Hayır, 2+2=5 youtube.com/watch?v=L7LBh24... Eğer sen düşünmezsen, sen düzmezsen, sen yaklaşmazsan, sen övmezsen, sen ve sen yapmazsan senin yerine mutlaka birileri alır. Bu yüzden düşünmeyi, sorgulamayı kes! Sadece itaat et! Yukarıdaki bu söylemleri size dayatan ve dayatmaya çalışanlara dememiz gereken birkaç şey var: Senin de, senin düzeninin de canı cehenneme! Düzeceklerim yalnızca siz, sizin sisteminiz ve sizin kurallarınız olacaktır. Bugün beni öldürün, beni yarın da öldürün, defalarca öldürüp düzün. Ancak mutlaka ben yine dirileceğim ve bu defa düzen ben olacağım! Bir ortamda 99 kişi aynı şeyi söylüyorsa ve kabulleniyorsa kalan 1 kişi karşı çıkmalı. Bu kimdir peki? Amacı nedir? Sahi neden çoğunluğa ayak uydurmuyor? Öldürelim, keselim, süründürelim! Korkuttu mu? Çok mu? Peki korku davanızdan sizi alıkoyar mı? Öyleyse siz zaten bir ölüsünüz. Davamıza! Hayatta bir iktidar gibidir, onu devirmek için zamanı, anı ve yeri iyi belirlemelisiniz. En önemlisi de hataya yer vermeyip güçlü olmalısınız. İktidarı devirin, iktidarı yakın, itaat eden koyunları kesin, otlarını yakın! Savaşmadan savaşın ne olduğunu bilemezsin. Savaş sadece ülkeni, insanlarını yok edip aşağlamaz, geleceğini de yok eder. Geleceğin başkasının ellerinde, başkasının rüyalarına girer. facebook.com/cagdasgundem15/... (M-5 Otoyolundan Şam Doğu Guta manzarası) Savaşaaa! Bunu ilk diyen kaçtı... Bir ülkeyle savaşırsın, biriyle kavga edersin, eşinle it dalaşına girersin ya yenilir ya yenersin. Bunlar sıradan, olması gereken şeyler değil midir? En büyük ve en etkili savaş şekli nedir peki bilgin var mı? Hiç mi? Bu sensindir. Winston gibi mi olmak istiyorsun? Julia gibi?... ''Asla savaşa girme, özellikle de kendinle.'' (Savaş Tanrısı) Kitap içeriğine tekrar göz atalım. Kitapta yukarıda belirttiğim çoğu vasfı taşıyan ve taklit edilmesi en güç olan cesaret abidesi olan Winston karakteri ön plana çıkmakta ve birçok şeye göğüs germekteydi. Sadece Julia karakterini sevmedim diyebilirim. Yani diyaloglar ve atıflar güzeldi ama çok fazla gereksiz yerler olduğunu söyleyebilirim. Ancak eminim ki çok azınız bu gereksiz yere takılma fırsatına erişecek, çünkü siz dikkat etmiyorsunuz, çünkü dikkatli bakmıyorsunuz. Kitap bölümlere ayrılmış ve başlıca terimler verilerek onun üzerinden açıklanmaya çalışılmıştı. Yalın anlatımın en iyi şekli. Mesela dönemin boyutunu Kollektivizm akımı üzerinden net bir şekilde açıklıyordu. Kısaca Kollektivizm'e değinelim. Asıl ve önemli noktası şudur: hizliresim.com/5aD2Aj (Hiçbir koyun kendi varlığını bilinçli olarak bir sürünün varlığına armağan etmez, edemez.) Bence tanıdık geldi. :) Kolektivizmin iki tipi olduğundan söz edilir. Eşitlik, paylaşma ve dayanışmayı vurgulayan “Yatay” kolektivizm ile yetkililerin otoriter iradesine fedakarca teslim olunmasına vurgu yapan “dikey” kolektivizm. İkisi arasındaki temel fark eşitlik konusundadır. Mesela ağla deniyorsa sorgulamadan itaat edip toplum olarak ağlanmalıdır ki kitapta 2+2 örneği ve Winston gibilerinin, Büyük Birader'i sorgulama ve karşı durmasına engel olarak verilmesinin ana sebebi budur. Kollektivizm'e göre insanlar birbirlerine bağlıdır. Yani felsefi, politik veya dini yönden bağlılık söz konusudur. Kollektivzm ile ilgili tanıma kısaca göz attıktan sonra şimdi bu videoyu izleyi. youtube.com/watch?v=PmnQ2x2... (Kuzey Kore Lideri Kim Jong-il Ölümü) Bundan daha iyi bir örnek bulunamaz. Kitapta dikkatimi çeken bir söylem ve aşağılanma vardı. Okumanızı istiyorum. ''Gelecek kuşakların senin hakkını teslim edeceğini aklından bile geçirme, Winston. Gelecek kuşaklar senin adını bile duymayacak. Tarihten silineceksin. Seni gaza dönüştürüp stratosfere yollayacağız. Geriye hiçbir şey kalmayacak senden; ne nüfus kütüğünde bir ad ne de belleklerde yaşayan bir anı. Geçmişten silindiğin gibi, gelecekten de silineceksin. Hiç var olmamış olacaksın!'' Aklıma okurken Sokrates'in idamından(zehir) önce celladı ile yaptığı bir konuşma geldi. ''Tarih senin gibi bir bilgenin, sapkının ölümünü benim gerçekleştirdiğimi yazacak. Ve adım her daim tarih kitaplarında ve sayfalarında yer alacak, herkes beni tanıyacak'' demişti. Sokrates ise,''... tarih her zaman cesurları yazar. Hiç hatırlanmayacaksın...'' Evet, tarih Winston ve Winston gibileri daima bağrına basmış, benimsemiş ve unutmamıştır. Tarih cesurlardan yanadır.... Son olarak,
Oğuz Aktürk
Oğuz Aktürk
'ün youtube.com/watch?v=dK1thKZ... bu videosunda yaptığım yorumu paylaşmak istiyorum. 'Savaş barıştır, özgürlük kölelik, cahillik güç.' En iyi barış, savaşta belli olur. İyi bir barış isteniyorsa, savaşılmalıdır. Çünkü yıkım, ölüm, acı ve kaybı tecrübe edinmelidir. Dünyada birçok savaş bir merak sonucu başlamıştır. Özgürlük köleliktir... aslında kölelik en büyük özgürlüktür demek daha doğru olabilirdi. Kişi hayal ettiği kadar özgür, uyguladığı kadar, uygulayabildiği kadar köledir. Cahillik güçtür... şüphesiz öyle. Kişi cahilse birçok şeyi bildiğini düşünür, öyle ki bildiklerini düşündüğü birçok şey onu mutlu eder. Tartışmaz zorunda kalmaz, çünkü tartışacak kimseler bulamaz. Cahillik ne güzel şey, her şeyi biliyorsun (Einstein) Tehlikeli ve korkulan olan cahillik değil, yarı cahil bir kimsedir. Bu tanım kontrolsüz güce girer. Kontrolsüz güç, güç değildir. Büyük bir akıl hastanesinin sorumlusu olan biri, deli olsaydı acaba nasıl bir ortam olabilirdi ki? Bilgi deliliktir, güç ise tehlikeli. Savaşmak mı istiyorsun, yoksa köle mi? Barış mı istiyorsun, yoksa özgürlük mü? Güç mü istersin, yoksa bilgelik mi? Keyifli okumalar.
1984
1984George Orwell · Can Yayınları · 2019165,3bin okunma
··
1.272 görüntüleme
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Belki de kitap dünyasında yazılıp yazılabilecek en etkili iktidar sloganlarını barındıran roman olabilir bu kitap. İlk okuduğumda "Nasıl böyle bir kitap olabilir?" diye tepki verip bir şeyleri okumaya ve keşfetmeye geç kaldığımı anlamıştım. Zaten akabininde kullanıcı adımı şekillendirmesiyle de kendisinin etkisini üzerimde ve bu ülkede yaşadığım sürece de her anımda taşıyorum. ED'i ben 1000kitap'ta sürekli video yorumlarıyla tanıdığım için kitap incelemende farklı çeşitte videolar olması da yine yabancılık çekmememi sağladı. Ayrıca benim videoyu da arada belirterek büyük incelik etmişsin, mutlu ettin. :) Buluşmalara ve videolara yetiştirilmesi gereken kitaplardan çıktığımda sana Altıncı Koğuş okuma sözüm var, en yakın zamanda da okuyacağım. Çünkü sen sözünü tuttun bile, eline, emeğine sağlık.
Eminkolnikov okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim. Kullanıcı adını ilk karşıma çıktığında farklı bir şey uyandırmıştı ve inan ne anlama geldiğini merak etmiştim. Beni video yorumlarıyla tanıman kötü bir izlenim ama iyi bir anımsama olmuş. Sıradan konuşmalar ve yapmacık diyaloglar yerine böyle tanıman daha iyi olmuş diyeyim. :)
1 sonraki yanıtı göster
Sezen B. okurunun profil resmi
Koreliler ölen liderlerine ağlıyorlar mıydı, yoksa tapınıyorlar mıydı? Video'nun hepsini seyretmeye sinirlerim dayanmadı. :) "Cahillik ne güzel şey, her şeyi biliyorsun." Einstein ne güzel demiş. Benim de bazı insanlara tepkim aynen bu tarz oluyor. Hiçbir şeyi dert etmemek. Kafalar güzel bu insanlarda deyip gülüp geçiyorum. Kitabı sana yaraşır biçimde (senden vasat bir şey beklemezdim çünkü) çok güzel yorumlamışsın. Parmaklarına sağlık. :)
Eminkolnikov okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim. Farklı videoları da var, onlar daha trajikomik. :)
2 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Sorel okurunun profil resmi
Madem bir yerde birtakım gruplar iktidar olunca illa bir kişi karşı çıkmalı, o halde buradaki yorumsama mantığının temelsizligine ben karşı cikayim. Öncelikle genç dostum, sovyet tarihini Orwell gibi liberallerden okuma bu bir. Ikincisi sovyet tipi bir tur bürokrasidir( parti diktasidir) ve bir çeşit devlet kapitalizmidir. Sovyetlerde komünizm uygulanmamıştır. Komünizm ülkelerin milliyetlerin bayrağın ortadan kalkmasıdır. Öncelikle sınıfların ortadan kalkmasını varsayar. Eğer dediklerimde kuşku götürür bir yan bulan olursa da , bizzat Marx ve Engels'in Komünist Manifesto'suna başvurabilirler. Nedense herkesin ağzında sakız gibi tekrarlanan iktidar parti bürokrasi- Orwell -1984 ) tekrarlanmakta. Ancak tembelliğin saklanma biçimi tarihsel olanı da gözardı ederek tamamen temelsiz savlarla hareket ettiğini göstermekte ( Tabi ki hareket denirse tembellige) Sovyetlerdeki kolektivizmin komünizm ile eşdeğer olmadığını da eklemek gerekir. Sosyalist adımlar atılmaya çalışıldı ve bir ölçüde başarı da yakalandı. Ancak siz 1917'den Lenin'in ölümüne kadar olan içsavaşı gormezden gelirseniz, sovyetlerdeki ekonomik sistemin zorunlu NEP politikasına bakarsanız ve o dönemde yazılıp çizilen eserlerdeki politik ve sosyal koşullara ( bilakis istatikslere ) bakarsanız durumun hiç de Orwell'in ortaya atmış olduğu sorunsal gibi basit olmadığını görmüş olursunuz. Tıpkı bugün baskı ve tektiplesme derken Faşizm algılandığı gibi, kollektivizasyon veya sosyalizasyon denilince de Komünizm algılanmamalı. Konu Sovyetler olunca baya derine inilmesi gerektiği için bundan bahsetmek epeyce zaman alır. Yine de tartışmak isteyen konuyu somutlaştırmak isteyen arkadaşlar olunca tartışır konuşuruz. Not : Sivri dilimden dolayı konu sapsın istemem. Tartışma bicimimin küstahça olduğunu da kabul ediyorum. Sevgiyle Kalın
Eminkolnikov okurunun profil resmi
Farklı yorum tarzlarını sevmişimdir. Yorumunuz da anlamadığım bir nokta var; benim Sovyet tarihini sadece bu kitaba dayanarak açıkladığımı ve sadece bu kitap üzerinden bilgim olduğunu da nereden çıkardınız? Hangi hakla? Ben kitap dışına çıkmayıp, kitap içerisinde yapılan söylemleri karşılaştırarak yorumladım. Küstahça olduğunu sanmıyorum, ama gerekli savı ortaya atmadan yorumlamak saygısızcadır.
4 sonraki yanıtı göster
Bi kübb okurunun profil resmi
Susmak suçtur, haksızlığın olduğu yerde. Düşünmemek de suçtur, aklın hâlâ seninleyse... Kalemine sağlık Ed, 2+2 bence de 4tür her zaman ve her yerde (derken sorgusuz sualsiz değil tabi ki) ölsek bile :)
Eminkolnikov okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. :) Bence de öyle, ama susmak yerine göre suçtur. Mesela sürekli susmanın suç olması gibi, sürekli konuşmanın ya da yanlış yerde yanlış konuşmaların olması da bir suçtur. Şu an 2+2=4 demekte bir suçtur, nasıl 4 edebilir ki? Hep böyle geldiği ve böyle öğretildiği için mi? Bazen 2+2 5 edebilir, aksi halde sorgusuz bir '4' benimsemesi, bizi O Brien gibilerinden farklı kılmaz. :)
5 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.