Neden Kaplumbağalar Da Uçar?
Eski bir Kürt hikâyesine göre; gölde yaşayan bir kaplumbağa, her gün etrafında kanat çırparak yükselen kuşlara özenip uçmayı, gölün karşı kıyısına geçmeyi diler. Dileğini kuşlara söyler, kuşlar da: “Uçabilirsin. Kaplumbağalar da uçar.” diye yanıtlar. İki kuş, kaplumbağaya bir dal uzatırlar ve ağzıyla dala sımsıkı tutunmasını söylerler. Kaplumbağa tutunur. Kuşlar havalandıkça, ömrü boyunca hiç çıkmadığı kadar yükseklere çıkan kaplumbağanın şaşkınlık ve heyecandan ağzı açık kalır. Ağzını açmasıyla birlikte dalı bırakır ve göle düşer. Hayatının ne bir adım gerisine ne de ilerisine. Sırtında koca bir kambur gibi taşıdığı yüküyle, eviyle, ocağıyla, usul usul yaşadığı, ait olduğu dünyasına…
Kitabın ilk sayfalarında yazar ile Bernardo Bertolucci sohbeti var, film ve filmeri ile ilgili.
Sonraki sayfalarda Mehmet Aktaş yazarın hayatını ve filmin hikayesini yazmış.
Filmin künyesi ve nihayet "perde"
Kitap, filmdeki şimdiki zaman ile birlikte ileri - geri sarımlarla yaşananları, diyalogları yapılan hareketlerle bilgilendirerek anlatıyor.
Film anlatımından sonra son kısımlarda alınan ödüller, katıldığı festivaller, basın eleştirileri ve yönetmen ile yapılan okunmaya röportajlar, yazılar mevcut.
Ve şimdi benim perdem;
Konu alıntılardan ve ülkeden anlaşılacağı üzere tabi ki savaş... sonrası... çocuklar...
Irak Kürdistan' ı - Türkiye sınırındaki bir Kürt mülteci kampında geçen yaşam.
Satelayt...
Uydu lakaplı ve Amerika hayranı Soran.
Geçimlerini bölgedeki mayınları toplayıp satarak sürdüren çocukların lideri. Nerde mayın toplanacak, satılacak organizasyon Satelayt' ta.
Teknolojiye meraklı olan Stelayt köye kurduğu uydu ile kamon lu ilgilizcesiyle :) haberlere bakıp, köylülerin merakla beklediği savaşın ne zaman başlayacağı haberini verebilecek tek kişi aynı zamanda. Ve Agrin' e görür görmez aşık olan Satelayt.
Agrin... Hingaw... Rêga...
Agrin ve Hingaw Halepçeli iki kardeş. Anne-babaları köylerine gelen askerlerce öldürülüyor ve Agrin, abisinin gözleri önünde asker tarafından tecavüze uğruyor.
Agrin yaşadığı hayattan, Rêga' dan kurtulmak, ölmek istiyor…
Rêga... 2 yaşlarında gözleri görmeyen Adrin' in nefret ettiği, Hingaw' ın çok sevdiği Rêga... Ailesinin katillerinden geriye kalan çocuk. Agrin' in çocuğu.
Hingaw... Kollarını mayından dolayı kaybetmiş ve hala Agrin ve Rêga için ağzıyla mayın toplamaya çalışıyor. Gelecekte olacakları gören çocuk, kahin.
Ve bu çocukların savaş olan ülkelerinde aslında hiç de çocuk olmadıkları gerçeği.
Arada sizi tebessüm ettirecek olaylar da var ama acı veren, neden diye sorgulatan yönleri tabi ki çok daha fazla...
Arkasında milyonlarca ölü, sakat, hastalık, yoksulluk bırakan savaş ve savaşın yerle bir ettiği hayatlar ve küçücük bedenler.
Bu filmi nereden buldum da izledim hatırlamıyorum ama yıllar önce izlemiş olmama rağmen, filmi dün gibi hatırlamak güzel şey. Kitabının çıktığını görünce de almamak olmazdı unutulmamış beğenilmiş bir film için değerdi.
Kitabı okurken film yine gözlerimin önünden geçti Savaş konusunda söyleyecek çok fazla bir şey yok maalesef. Yaşanılan şeyler ve Behmen Qobadi' nin de dediği gibi 'aynı savaşlar tekrar edecektir, her iki ya da üç yıl arayla.'
Filmi izlemeyenlerin izlemesini tavsiye ederim. Diğer alıntısını yaptığım iki filmi de mutlaka izleyeceğim.
Ve Behmen Qobadi filmini, ‘diktatör ve faşistlerin politikalarına kurban edilen tüm masum dünya çocuklarına’ ithaf ediyor.
Ve diyorum ki; insanlar bile birbirini yerken devletler ne yapsın?