Gönderi

320 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
AYŞE SULTAN'DAN BİR HÜZÜN HİKAYESİ
Hükümdarlar, iktidarı devletin kurumları ile paylaşmak istemezler. Bütün güç ve kuvvetin kendilerinde bulunmasını, tek başlarına mutluluk ve adaleti daha iyi sağlayacaklarını zannederler. Adaletsizlikten, hukuksuzluktan muktedirlerin değil, halkın zarar göreceği sanılır ama gerçekler hiçte öyle değildir. Yakın tarihimize baktığımız zaman tek adamların hüküm sürdüğü ülke insanları çok acılar çekmiştir ama halkına acı çektiren o diktatörlerin de daima çok acı ve dramatik bir sonları olmuştur. Hitler, Mussolini, Saddam, Kaddafi, Menderes ve daha niceleri. Osmanlı İmparatorluğu ve II. Abdülhamid’de bunun en iyi örneğidir. II. Abdülhamid ve ailesine reva görülenler elbette kabul edilebilir şeyler değildir fakat Magna Carta yoluyla İngiliz krallarının iktidarı halk ile paylaşmalarının üzerinden 700 yıl geçmiş, Fransa Kralı 16. Louis demokratik dönüşüme razı olmayınca giyotin altında can vereli yüz yıl olmuşken siz meclisi kapatır, anayasayı çiğnerseniz, bunun cezası dünyanın her yerinde idam veya müebbet hapistir. Bunu bilmez veya bilmezden gelirseniz başınızı taşlara vurmaya mahkûmsunuz demektir. Kaldı ki II. Abdülhamid’in kendine kayıtsız şartsız biat etmeyen okur, yazar, düşünürlere karşı tahammülsüzlük, korku ve düşmanlığının “İttihatçı” denen o beceriksiz, hayalperest zorbaları nasıl “Hürriyet Kahramanı” mertebesine çıkardığı ve sonucunda 600 yıllık imparatorluğa veda edişimizde Abdülhamid’in payı herhalde inkâr edilemez. Abdülhamid’e görevden alma teskeresini tebliğ edenlerin Ermeni, Yahudi, Arnavut ve bir Türk askerden oluşması da gösterir ki, 33 yıllık Abdülhamid zulmü, bütün düşmanları bir araya getirmiştir. O kadar ki, onun haksız, hukuksuzluğu, baskıları süt kardeşini bile Mısır’a kaçırtmıştır. Günümüzde, hakkı hukuku çiğnenen, açlığa mahkum edilen milyonların kendilerine bir sığınak, bir kurtuluş yolu aramalarından tabi ne olabilir? İşte II. Abdülhamid döneminde olan da budur. Abdülhamid devletin bütün kurumlarını kendine bağlamış veya yok etmiş, kendini devlet yerine koymuş, kendisi gidince de zaten fiilen yok olan devlet gerçekten yıkılmıştır. Bunun suçu tabi ki tek başına II. Abdülhamid’e yüklenemez ama 33 yıllık iktidarının ardından ailesi ve kendini bile korumaktan aciz, parasını yurt dışına kaçırmış olması da gösteriyor ki, ortada bir devlet kalmamıştır. II. Abdülhamid’in: Ben Meşrutiyeti kendim getirmek için çalışıyordum/Milletimin başında tecrübeli bir baba gibi vatanımın selameti uğruna çalışmak isterdim ama düşmanlarım bu fırsatı bana vermediler.” demesi, kendi parasının bile Alman bankalarına yatırması, Tunus, Mısır, Girit, Sudan, Bulgaristan, Teselya, Bosna-Hersek ve Kıbrıs onun döneminde elimizden çıkmış olmasına rağmen “bir karış toprak vermedim” palavrası onun ne kadar sefil ve dünyadan habersiz veya yalancı olduğunun en büyük delili olsa gerek. Abdülhamid ve Ayşe Sultan ne kadar da kendilerini mazlum gösterse, aklamaya çalışsa da: “33 yıldır iktidarda olan sen değil miydin? Olanlarda senin hiç mi sorumluluğun yok? Yapacaksan neden yapmadın? diye aklı olan herkes, onlara sorar bu soruları? Kitap baştan sona bir hüzün hikayesi olmasına rağmen II. Abdülhamid ve kızı Ayşe Sultan'ın “Bu hale düşmemizde ecdadımın olduğu kadar benim de büyük, affedilemez hatalarımızın oldu” diyememesi, hatta bunun farkında bile olmaması, daha da hüzün vericiydi. Yakın tarihimizin bu dramını birinci ağızdan dinlemek başlı başına bir ayrıcalıktır fakat Osmanlı ve II. Abdülhamid’i anlamak için, mirasçısı olduğumuz, Selçuklu, Pers, Roma, Bizans, İslam-Arap tarihlerini de okumak, bilmek gerekiyor. İyi Okumalar.
Babam Sultan Abdülhamid
Babam Sultan AbdülhamidAyşe Osmanoğlu · Selis Kitaplar · 2008777 okunma
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.