Gönderi

...Uzatılan paranın karşılığında poşetin içine konulan ekmeğin de bir hikayesi var. Sonbaharları serin esen rüzgar eşliğinde, serpilir toprağa buğday taneleri. tanelerin üstünü toprak örtmeden, taneleri telaşla kaçırmaya çalışır köy serçeleri. Sonra bir bekleyiş başlar. Yağmur yağar önce filizlenir taneler, bir yorgan gibi örter filizlerin üstünü kar. İlkbaharın serin rüzgarı ile yeşillenir filizler, uzar, serpilir ve yaslanır rüzgarlara. Güneş kızdıkça, sarardıkça sararmaya başlar başaklanmış filizler. Önce süt gibi beyazlaşır, sonra başağın içinde dudak yumuşaklığında yeşil bir tohuma dönüşür taneler. Mevsim yazın ortalarına doğru ilerledikçe, güneş daha keskin daha da ısındıkça buğday taneleri de sararır. Rüzgarda sallanan başakların bir bebeği uyutacak kadar ritmik gelen o sesi ise kavuşmayı haber verir. Sonra kök kesilir topraktan, taneler ayrıştırılır başaklardan. toplanan tanelerin ayrılma vakti gelir. Her tanesine ayrı ayrı emek işlenen o taneler uzar, uzaklaşır, alışık olmadığı iklimlere varır. Başka emekçilerin omuzlarında taşınır, bir başka emekçinin ellerinde kıyılır. Kıyılan tanelerin ununu birileri çuvallara doldurur, birileri doldurulan çuvalları üst üste yığar. Sonra insana varma vakti gelmiştir. Su dökülür unun içine, maya ile can verilir ve tuz... ateş ile kızarır pişer, kabarır ve mis gibi kokar, toprak gibi, emeğin akıttığı ter gibi kokar... ...Ekmeği pişirirken eli yanan fırıncının, taneyi bağrında gizleyen toprağın, yağmurun, karın ve eserek başaklara fısıldayan rüzgarın, öpülesi elinde kör olası nasırların dizildiği çiftçinin nasıl ödenir hakkı? Anlayacağınız, Öyle kolay değildir her şey aslında. Biz ağrısını hissetmediğimiz her şeyi kolay zannederiz. Parasını ödediğimiz ekmeğin hikayesi yok zannederiz. #şaristanıngözleri #ercankalkan #ercankalkanşiir😉
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.