Kitabın konusu hakkında bilgi içerir. #
Yaşamak için bir nedeni olan herkes, her sıkıntının üstesinden gelebilir.
Nietzsche
Sokaklarda büyümüş, daha çocuk yaşında çalışmaya başlamış ortaokul mezunu bile olmayan Martin Eden'ın da yaşamak için bir sebebi vardı, Ruth'a olan aşkı. Her ne kadar aralarındaki sosyal statü ve eğitim farkı aşılamazmış gibi görünsede Martin'in öğrenmeye olan tutkusu ve kendine olan güveni her türlü zorluğa göğüs gerecek kadar kuvvetliydi.
Daha kendi ana dilini bile doğru düzgün konuşamayan bir adamın okuldan alamayacağı eğitimi kendi çabasıyla, gününün 19 saatini sadece sistemli okuyup öğrenmeye adayarak nasıl başarabildiğini yazarımız bize Martin Eden karakteri ile göstermiştir.
Kitap her ne kadar bir aşk hikâyesi gibi görünsede aslında diplerden zirveye çıkan bir insanın hayattan umduğunu bulamaması ile yaşadığı hayal kırıklığı ve psikolojik çöküntüyü anlatır.
Jack London, Martin Eden karakteriyle bize toplumsal çarpıklıkları göstermek için bir ayna tutar. Kendini geliştirirken siz de onunla gelişmek, daha çok konuda fikir sahibi olmak istersiniz. Her ne kadar Martin geliştikçe daha mutsuz olduysa da, bunun nedeni hayata tutunma sebebini bir amaca değil, bir insana bağlamış olmasındandı.
Bazen saatlerce konuşsa dinleyebileceğiniz, bilgisine zekasına hayran kaldığınız insanlar vardır ya, Jack London'un Martin Eden karakteri de benim için aynen öyle oldu diyebilirim. Özellikle onu en iyi anlayan arkadaşı Brissenden ile yaptığı sohbetler kitabı okurken en zevk aldığım kısımlardı. Kitabı bitirdikten sonra Brissenden'in Martin'e verdiği öğüt kulaklarımda çınladı.
Denizine gemilerine dön Martin Eden, insanlarla dolu bu hastalıklı, kokuşmuş şehirlerde ne işin var?
Keyifli okumalar.