Sait Faik Abasıyanık deyince aklınıza ilk gelen şeyler nelerdir?Önce romandan bağımsız olarak Sait Faik Abasıyanık deyip gözümüzü kapayalım, buyrun beraber deneyelim. Onu okuyanlar aşağı yukarı bana katılacaktır diye düşünüyorum.
Benim aklıma ilk gelen deniz olur. Denizin ortasında küçük bir balıkçı teknesi, hatta bir sandal. Yalnız bir sandal... Yalnızlık... Sait Faik'in yalnızlığından ziyade anlattığı yalnız insanlar, yalnızlıklar...
Bir köpek, sevgi dolu... Sevgi gören ve sevgi veren…
İçinde çocuk olmayan bir çocuk parkı... Gece olduğunda evsizlerin konakladığı, yalnızların evi bir park…
Bir kahvehane; bazen sohbetlerin, bazen yalnızlıkların doldurduğu sabahçı kahveleri…
Dertli bir kadın, kederli bir adam. Yan yana duran bir çift, konuşmayan; ama bakışlarıyla çok şey anlatan…
Bir mektup… Bir dosta yazılmış… Küfürlü de olur fark etmez, yeter ki samimi olsun, içten olsun…
Benim aklıma bunlar geliyor... Olaylardan değil, bir bakıştan; cümlelerden değil, bir kelimeden; entrikalardan değil, yalnızlıklardan hikâye çıkaran adam: SAİT FAİK ABASIYANIK.
Şimdi de romanı okuduktan sonra zihnimde oluşan Sait Faik’e bir bakalım: Yapayalnız bir adam; ama yalnızlığı hak eden bir “Sait”. Çünkü hemen hemen herkesle kavga eden, erkeğe veya kadına düşünmeden şiddet uygulayabilen, aksi, beceriksiz, alkolik, sevgilisinin ensesine ensesine vurabilen bir serseri… Romandaki “Sait” dediğimde aklıma gelen ise bunlar. Hatta bir elinde fıstık, bir elinde bira şişesi; sabahtan akşama dek millete laf atan sarhoş bir adam bile diyebilirim. Gerçek Sait Faik Abasıyanık da böyle olabilir mi, bilemem. Günümüzde bile yaşamış olsaydı gerçek hayatını bilemezdim elbet… Ama benim öykülerinden tanıdığım Sait, insan sevgisiyle, yaşam sevdasıyla hayat bulan bir aşk adamı… Onun aşkı dünyayla, insanlarla, sokaktaki simitçiyle…
Sait Faik deyip gözümü kapattığımda aklıma şiddet, kavga, sinirli bir adam hiç gelmedi. Gelseydi söylerdim, valla, gerçekten söylerdim. Kitabı beğenmedim demiyorum; ama sanki bizim kalbimizde, zihnimizde olan Sait Faik'ten uzaklaştırdı bizi biraz. Muhayyelimi somutlaştırmaya çalıştı belki. Gerçekte kitapta geçen özellikleri olabilir yazarın; ama biz okurların Sait Faik'i asla sinirli, kavgacı biri değil. Okurlarının onu öyle hatırlamasını istese Sait Faik başarırdı, bunu çok güzel de yapardı eminim. Öyle bir yazardı ki, hepimiz kavga etmeyi çok güzel bir şey sanırdık, zevk için adam döverdik. Dövüş Kulübünün adı Sait Faik kulübü olurdu...
Sait Faik’i hiç okumasam, bu kitabı beğenir miydim onu da bilemiyorum. Kitabı beğenmemin sebebi “Sorumlu Avare” yazarı sevmemden kaynaklı duygusal da olabilir. O yüzden Sait Faik’le bu eserde tanışmış bir okurun düşünceleri daha somut ve net olabilir. Romanın ortalarına doğru aslında yazarı sadece olumsuz eleştirmeyi düşünüyordum. Çünkü kadın erkek dinlemeden şiddetin esiri olmuş alkolik bir Sait Faik vardı kitapta. 200lü sayfalardan sonra şiddet içeren bölümler azaldı, Yaşı ilerledikçe bizim Sait de uysallaştı, olgunlaştı. Kitap hakkında hala iyi bir şey söylemedim bu arada değil mi? Hemen söyleyeyim. Yazar Özlem Esmergül, derin bir çalışmadan sonra kaleme almış romanı, bu belli. Okuduğum anıları buldum romanın içinde, çok güzel hikâyeleştirmiş. Gerçek yazarları, kişileri bir roman karakteri olarak önümüze başarılı bir şekilde sunmuş. Sait’le gülüp ağlamış ki roman karakterini gerçek bir kişiden, hayatta olmayan kişilerden çıkarmış; sanki onlarla konuşmuş gibi.
Her ne kadar haklı veya haksız yazara kızdığım bölümler olsa da, özellikle belirttiğim gibi kitabın yarısından sonra, zevkle okuduğum bir eser oldu. Bir Sait faik kitabı yazacaksanız isim seçmede pek zorlanmazsınız. Buyrun size küçük bir araştırmayla bulabileceğiniz birkaç lakabı: İstanbullu Öykücü, H20 (Sulu Sait), Sorumlu Avare (Benim En Sevdiğim), Gözlemci Balıkçı, Çakırkeyif Sirozlu, Küfürbaz Şair, Züğürt Yazar… Özlem Esmergül de güzel bir isimle eserini taçlandırmış. Zira benim de Sait Faik’i tanımlarken en çok kullandığım kelime “yalnız” oldu.
Sonuç olarak romanla ilgili tavsiyem şudur: Hiç Sait Faik okumadıysanız öncelikle en az beş Sait Faik kitabı okuyun. Yazarı seveceğinizi ümit ediyorum. Sait Faik’i okumayı sevdiğiniz takdirde, romandaki Sait’i de, ne yaparsa yapsın, eminim ki çok seveceksiniz.
Ayrıca kendisini anlatan bir kitapta son cümlenin Sait Faik’ten gelmesini beklerdim. Ben yazıma onun kendisini anlatan cümleleriyle son veriyorum…
“Bir saadet denizi içinde felaketlerden kurtulmuş bir sandal gibiyim; yelkenler paramparça, sandal su içinde. Hayır, sandalcı gibiyim.”
“Ben, sandallar içinde bir sandal, denizler içinde bir deniz, insanlar içinde bir insan.”
SAİT FAİK ABASIYANIK