Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

144 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Gölgelerin 'düşü' adına! Yol biter ama yolculuk asla bitmez...
Şubat 2019... İstanbul bembayaz bir kar örtüsünün altında dinleniyor... Bugün çok daha az kişi ayak basıyor sokaklara, kaldırımlara... Daha az araba geçiyor, daha az korna çalıyor caddelerde... Bir Pazar günü... Dışarıdaki beyaz örtüyü üzerime çekip şehir gibi dingin, sessiz sedasız yaşamak istiyorum bugünü... Böyle bir günde yapılacak iki güzel şey var; kitap okumak ve türkü dinlemek... Ben ikisini de yapıyorum. Parayla pul gibi, evle araba gibi, makamla koltuk gibi ayrılmaz bir ikili benim için... Artık kim hangisini tercih ederse... Çünkü mutluluk vaad ediyor her biri... Benim adresim belli... Her neyse... Neşet Baba öyle bir giriyor ki bozlağa, masamdaki yeni demlenmiş çayın bardağı titriyor yanı başımda... Çay kaşığı ritim tutmaya başlıyor dayanamayıp... "Bir yaratmış Allah tüm insanları Ayrılık insanın sözünden olur Ayrı görme gel şu insanoğlunu Her niyet kişinin özünden olur" diye başlıyor bozlak... Dışarıdan baksan dört mısra, içeriden baksan 400 kulaç dibi okyanusun... O kadar derin işte... Ben daha kelamın kerametine eremeden Neşet Baba bir oktav daha çıkıyor yukarı... Belli ki dibini gösterecek bana o engin deryanın; "Güneşi bir kuvvet karartır mı hiç Allah sevmediğini yaratır mı hiç İnsan olan insan darıltır mı hiç Haksızlık haksızın yüzünden olur" Aslında tam burada satırlarımı sonlandırıp veda etmeliyim size... 'Kitabın incelemesi nerede' diye soranlara da, 'yazdım ya işte yukarıda' demeliyim tek kaşımı kaldırıp, bilmiş bir edayla... Okumadınız mı? Böyledir işte bazen... Arayıp da, bir kütüphane arşınlayıp bulamadığınız şey, bazen bir bağlamanın telinde, bazen bir nağmenin tınısında, bazen bir kitabın sayfalarında çıkıverir karşınıza... Ya da 80'lik bir ninenin dilinden düşüverir önünüze; siz hesap kitap yapıp, excel tabloların içinde kaybolup, istatistik biliminin altını üstüne getirip de işin işinden çıkamadığınız zamanlarda nineniz "Gurkun cücüğü güzün sayılır" deyip kurtarır sizi karanlıktan:) öyle bir şeydir işte... Yok ama, bu kadar erken veda etmeyeceğim... Dışarıda yağan karın, önümde kıpraşan kelimelerin, gönlümü titreten ezgilerin arasında oradan oraya sürüklendiğim şu anı uzatabildiğim kadar uzatacağım... ---------------------- Bir yılı geçti 1k'da süregelen yolculuğum...
Mehmet Y.
Mehmet Y.
hocamla tanışıklığımız da aynıdır aşağı yukarı... 1k üzerinde devam eden muhabbetimizin dışında yüz yüze tanışma, kısa da olsa sohbet etme şansım da oldu kendisiyle... İlk Aytmatov kitapları tanıştırdı bizi. Kendisini takip eden herkes onun Aytmatov hayranlığını iyi bilir zaten... Cengiz Han'a Küsen Bulut'un Abutalip Kuttubayev'idir o bizim için... Biz onu öyle kodladık zihnimize... O da yazdığı her kitabında, incelemesinde sağolsun ne kadar yerinde bir müşabehet (benzerlik) olduğunu kanıtladı her zaman... Nihayetinde, ben Mehmet hocamı o günden bugüne hep 'iyi' bildim... Dikkatinizi çekerim, tanıdım demiyorum. Tanımak bambaşka bir aşama çünkü... Öyle bugünden yarına olan bir şey değil... Sürekliliği olan ve var olduğumuz sürece varlığını devam ettiren bir süreç... O yüzdendir ki, cenaze namazlarından önce tabutun başındaki imam bile merhumu/merhumeyi 'nasıl tanırdınız' diye sormaz. 'Nasıl bilirdiniz?' der... Öyle ya, insan bazen kendini bile tam manasıyla tanıyamıyor, kaldı ki onu dışarıdan tanımak öyle kolay bir iş olsun... Evet, iyi bilirim Mehmet hocamı... İyi sıfatının altının bu kadar boşaltıldığı bir dünyada birine sadece 'iyi' demek eksik bir anlatımmış gibi gözükse de aslında olması gerekendir. Mehmet hocam da zaten sık sık bunun altını çizmiş kitabında... Ben de kitaptan öğrendiğime sadık kalıyorum o yüzden:) O, insanların bu kadar az sevildiği bir dünyada inatla insanları sevmeye devam eden, kendi hikayesi ile insanların hikayesini buluşturup harmanlayan, başka bi ifadeyle kendi hikayesi, insanların hikayesini yazmak olan değerli bir yazar... Mehmet hocamın 'insanları' da çoğu zaman onun gibi bakıyor dünyaya; acısını içine gömüyor, umuda sarılıyor, yaşamın kutsallığına, özündeki iyi değerlere, yani yaşamanın kendisine inanıyor ve güveniyor... Çünkü o umut ve güven olmasa bugün ne Aida'nın, ne Ceylan Maaruf'un hikayeleri öğrenebilir, ne de onların hikayesini yazan Mehmet Yılmaz'ı tanıyabilirdik... Onların sesini bize kadar ulaştıran şey, işte bu umudun ve sarsılmaz güvenin mavi otobüsüdür... ----------------------- Tam olarak tarihini hatırlamıyorum ama temizinden bir 10 yıl olmuştur bir şehirlerarası otobüse binmeyeli... Kendine has bir atmosferi vardır o otobüslerin, sanki bazı şeyler sadece o otobüste yaşanabilir, o otobüste gerçek değerini bulabilirmiş gibi... Genç dostlarımız bilmez belki, benim ilk gençlik yıllarımda özel bir hazırlık isterdi uzun otobüs yolculukları... Yolculuk için 60'lık, 90'lık kasetler doldurulur, yolda müziksiz kalmamak için 'Walkman'lere yedek piller tedarik edilir, yolculuğa özel kitaplar seçilir öyle çıkılırdı yolculuğa... Şimdi bile televizyonda, radyoda falan bazı şarkılara denk geldiğimde eski otobüs yolculuklarım canlanır gözümün önünde... Öyle yer etmiştir zihinde bu yolculuklar... Şimdi size bir kasa kakaolu Top Kek alıp versem, otobüsteki kekin lezzetini asla vermez mesela:) Eğer otobüste uyuyamayan tayfanın içindeyseniz, muavinin televizyonda açtığı 3. sınıf karate filmini bile Nuri Bilge Ceylan filmi gibi dikkatle seyredersiniz... Kısacası, başka bir tattır bu otobüs yolculukları... O yüzden, Yola Düşen Gölgeler'in bir şehirlerarası otobüste geçiyor olması, biraz da nostaljik bir etki bıraktı üzerimde... Daha bir yakın hissetim kitabı kendime... Tabii ki sadece otobüsün kendisi değil, yolcuların hikayesi de oldukça tanıdıktı... Tanıdık derken, evet bir çok hikayeyi bizzat tecrübe etmedim belki ama tarihi, coğrafi, kültürel bir tanışıklık vardı aramızda mutlaka... Hatta daha çok bilgi sahibi olmam gereken ama derinine inmeden sadece yüzeysel olarak bildiğim bazı hikayeleri okudukça kendime kızdım... Mehmet Hocamın
Tuna'nın Türküsü
Tuna'nın Türküsü
kitabını okurken de uyarmıştım kendimi bu konuda, şimdi ise bir uyarıdan da öte, bir görev belledim bu konuyu... En yakın zamanda ait olduğum coğrafyaya ait çok daha kapsamlı bir araştırma yapacağım... Açık söylemek gerekirse, kitabın bana en büyük kazanımlarından biri de bu oldu... Bu tanıdık hikayeler bir yandan da zaman ne kadar değişirse değişsin insanın kötülüğü sahiplenme hevesinde asla geri adım atmadığı gerçeğini ve bu kötülüğe farklı farklı kılıflar uydurma çabasını bir tokat gibi çarptı yüzüme... Geçmişte ya da günümüzde yaşanmış öyle hikayeler okudum ki, bu hissiz, bu kalpsiz, bu ruhsuz dünyada acaba benim ne kadar payım var diye düşünmeden edemedim... Çünkü benim kişisel görüşüm odur ki, mutlak kötülüğün kara bulutları bu kadar çökmüşse üzerimize, o obur bulutları besleyen kara dumanın bir parçası da mutlaka benim evimin bacasından çıkıp karışmıştır oraya... Çünkü bilirim ki, kötülük yapmak kötülerin işidir, ancak kötülüğe duyarsız kalmak, iyi olduğunu iddia edenlere has bir durumdur... O yüzden, kahrolsun bu kötüler naraları atıp kenara çekilmeden önce, kendi payının hesabını da ödemelidir insan... --------------------- Hikayelerin içeriğine ayrı ayrı girmeyi tercih etmedim özellikle... Çünkü bana göre kitapta tek ve büyük bir hikaye vardı; o da insanın kendi hikayesiydi... Çünkü iyilik de kötülük de, savaş da, barış da, vahşet de, merhamet de kaynağını tek bir canlıdan, insanın kendisinden almıyor mu? İşte Neşet Ertaş'ın bozlağındaki "Bir yaratmış Allah tüm insanları" dizesi bu noktada daha bir anlam kazanmıyor mu? Bir yaratılan insan, nasıl oluyor da bine bölüyor kendisini? Ve nasıl oluyor da bine böldüğünü, çarpık inanç ve ideoloji kılıfları içinde tekrar bir edeceğiz vaadiyle gözünü dahi kırpmadan yakıp yok edebiliyor? Her şeye rağmen 'adalet' diyor kitabın insanları... 'Geç de olsa herkesin adalete ihtiyacı var' diyor... Fani dünyada, ekmek gibi su gibi bir ihtiyaç hem de... Biliyoruz ki, adalet kötüleri asla dünyadan yok etmeyecek ama onların gücünü kıracak zaman içinde... Adalet hayatımıza dahil oldukça terazi her geçen gün daha denk tartmaya başlayacak... Kim bilir, gün gelecek belki de iyilik daha ağır basacak o terazinin kefesinde... Eğer kendi yoluna düşen gölgesinden korkan insanlardan biri olmak istemiyorsak bizim de bir an önce safımızı seçmemiz, bir başkasının, hatta hiç tanımadığımız biri de olabilir bu, adalet mücadelesine de kendi adalet mücadelemizmiş gibi sarılmamız gerekiyor. Evet sevgili 1k dostları... Her başarılı kitabın arkasında bir yaşanmışlık vardır... Mehmet hocam, kendi yaşanmışlığından süzdüklerini zihin dünyasının kadim güneşi olan edebiyatın ışığına tutmuş ve bizi bu ışıktan yansıyan gölgelerin acı/tatlı hikayeleri ile baş başa bırakmış... Sizler de kitabı okuduğunuzda bu gölgelerin arasında elbet kendi gölgenizi de bulacaksınız... Bindiğiniz mavi otobüsün yolunun iyiliğe ve aydınlığa çıkması dileğiyle... Herkese keyifli okumalar dilerim... youtube.com/watch?v=e-s7UbC...
Yola Düşen Gölgeler
Yola Düşen GölgelerMehmet Yılmaz · Roza Yayınevi · 2019167 okunma
··
346 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Ferah okurunun profil resmi
Dostluğa, iyiliğe, birliğe ve sevgiye dair tüm yolculuklarımız her daim sürekli olsun. Umutlu ve paylaşımlı yollarımızın çıktığı.. Kaleminize sağlık Necip Bey.
Necip G. okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Ferah hanım. Dileklerinize en içten kalbimle katılıyorum. İyilikte, sevgide, birlikte buluşmak dileğiyle... Selam ve sevgiler...
Bu yorum görüntülenemiyor
Nilüfer okurunun profil resmi
1000kitap'ın bu ortamı o kadar güzel ki. Farklı farklı yorumlar, incelemeler... Çok değerli kalemler... İnci Hanım, siz, Tuco, Oğuz, Rahime Hanım ve daha nice arkadaş, çeşit çeşit duygu ve yorumlar. Yazar kadar olmasa da heyecanla keyifle okuyorum tüm incelemeleri. Aynı dönemde aynı kitabı okumak çok zevkli, yazarımız da çok şanslı. Emeklerinize sağlık...
Necip G. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Nilüfer hanım, yazdıklarınızın her kelimesine katılıyorum. Tek bir kitap, farklı süzgeçlerden geçip yazıya dökülen yorumlarla çok daha renklenip zenginleşiyor... Bize böyle üzerinde yazıp konuşabileceğimiz bir eser hediye ettiği için Mehmet hocama da ayrıca teşekkür ederim... Selam ve sevgilerimle...
2 sonraki yanıtı göster
Sezen B. okurunun profil resmi
Şehirlerarası otobüse ben de en son 17 sene önce binmiştim. Dediğiniz gibi orada içilen kahvenin ya da yenilen bir pop kekin tadı ve keyfi bir başka oluyordu. :) İncelemenizi sadece Neşet Ertaş'ın dizeleriyle bitirmeyip devam etmeniz isabetli olmuş, yoksa güzel anlatımınızdan mahrum kalacaktık. Elinize sağlık. :)
Necip G. okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Sezen hanım... Umarım bir bahane olur da tekrar otobüste yolculuk etme keyfini yakalarız:) Selam ve sevgilerimle...
Rahime okurunun profil resmi
Kıskandım. :) Hayır yani insan hiç mi teklemez duygularını ifade ederken? Bu ne akıcılık? Şelale gibi akıyor yazdıklarınız. :) Elinize sağlık, bizler için güzel bir değersiniz. Daha sık görelim sizi buralarda lütfen. :)
Necip G. okurunun profil resmi
Rahime hanım çok teşekkür ederim, çok naziksiniz... Böyle gri bir Pazartesi gününde çok mutlu etti sözleriniz. Dün güzel bir kış günüydü, bir yanda kitabın yürek burkan bazı hikayeleri diğer yanda özlediğim kar yağışı ve türkülerin insana iyi gelen ezgileri... Daha doğrusu, ilham verici bir gündü diyelim:) Verdiğiniz değer için ayrıca teşekkürler. İnanın karşılıklı bir değer bu... En içten selam ve sevgilerimle... Keyifli okumalar...
Mehmet Y. okurunun profil resmi
Üstat, yorumunu bir değil birkaç defa okudum. Ancak hemen cevap yazamadım. Çünkü istedim ki yazarken ben de birkaç türkü dinleyeyim, o ortamı bekledim. Neşet Baba bu ülkenin ortak değerlerinden biriydi, o da göçtü. Artık bizi birbirimize bağlayan, politika pisliğine bulaştırılmayan o kadar az şey kaldı ki! En azından şu sitede edebiyat var diye seviniyorum. Ve bu site bana senin gibi gönül dostları kazandırdı, ayrıca mutluyum. Romanlarıma türküler yerleştirmeyi seviyorum. Bir Gün’de Çarşamba’yı Sel Aldı, Sürüler İçinde Sürmeli Koyun vardı; Tuna’da Balkan ve Kırım türküleri… Romanda dediğim gibi aslında, bazen bir türkü dizesi bile koca koca kitaplardan daha etkili olur. Beni iyi bilmen, senin iyiliğindendir. Buna emin olabilirsin. Tespit ettiğin üzere, iyiliği arayıp sorgulamaya çalıştım bu romanda. Çünkü son üç yıldır bu soruyu soruyorum kendime; ben iyi birisi miyim? Şehirlerarası otobüsler hepimiz için özeldir sanki. Uçağın bu kadar yaygınlaşmadığı yıllarda onları çok kullanırdık. Sinop’un Durağan ilçesinde görev yaparken, ilçenin firmasıyla bir seyahatimiz sırasında, Suikastçi adlı bir filmi izliyorduk. Senin de yazdığın gibi, yapacak bir şey yoktu. En fazla kitap okurduk. Öyle internet vs zaten yoktu. Filmin final sahnesi yaklaşmıştı. Kötü adam, esas oğlanla Carie Anne Moss’un canlandırdığı yavuklusunu bombalı tuzaklarla dolu bir evde sıkıştırdı. Tam o anda ekran karıncalandı. Muavin çocuk videoya doğru gitti. Kaseti çıkardı. Eşimle ben yenisini takacak diye bekledik ama o televizyonu kapatıp orta sıralara doğru ilerledi. İkinci kaseti takmayacak mısın dedim. İkinci kaset yok ki hocam dedi. İyi de film yarıda kaldı. Valla hocam biz hep bu şekilde izletiyoruz dedi. Birkaç ay sonra filmin TV’de gösterildiğini öğrenince o akşam son 20 dakikasına denk gelecek şekilde kanalı açıp, öyle tamamlamıştık. :)) Tabii benim mavi otobüsüm bu kadar eğlenceli bir yolculuk vaat etmedi bana. Dolayısıyla sizlere de… Kendine eleştirilerini okurken, coğrafyacı kökenli bir edebiyatçı olarak mutlu oldum. Çünkü benim tarzım bu, çoklu mekân kullanmayı seviyorum. Amsterdam’dan Bosna’ya, Irak’tan Samsun’a… Seyahat ise İstanbul’dan Ankara’ya… Sizleri gezdirirken hikâyemi anlatmak hoşuma gidiyor. Şu paragrafına bayıldım doğrusu: Hikayelerin içeriğine ayrı ayrı girmeyi tercih etmedim özellikle... Çünkü bana göre kitapta tek ve büyük bir hikaye vardı; o da insanın kendi hikayesiydi... Çünkü iyilik de kötülük de, savaş da, barış da, vahşet de, merhamet de kaynağını tek bir canlıdan, insanın kendisinden almıyor mu? Sitedeki her yorum benim için kıymetli, eksiklerimi ve doğrularımı görmeme yardımcı oluyor. Ancak bazı isimler var ki, onların beğenisini kazanmak benim adıma ayrı bir muteber. Eksik olmayasın azizim. Yüz yüze de konuşmak dileğiyle… Tuna’ya sevgiler…
10 önceki yanıtı göster
Necip G. okurunun profil resmi
Ne kadar güzel bir sohbet:) Araya giriyorum ben de... Mehmet hocam çok teşekkürler öncelikle. İyi ki yazmışsınız bu kitabı... Bizlere üzerinde konuşacağımız, fikir teatisinde bulunabileceğimiz değerli bir eser hediye ettiniz. Ben bıraktığım gibi eşim başladı okumaya. Tuna beyden vakit buldukça okumaya çalışıyor:) Çok beğendi o da, selamlarını iletti... Yayınevi hayaliniz umarım gerçeğe dönüşür. Bu kadar üretken ve çalışkan insanın olduğu bir platformda çok da imkansız bir hayal değil bence. Bırakın maaşımın iki katını, tek kuruş almadan seve seve elimden gelen desteği veririm:) Uzmanlık alanınız olan coğrafyayı geniş bir şekilde kullanmanız, kitapları türkülerle buluşturmanız, hiç bilmediğimiz insan hikayelerini tarihin derinliklerinden çıkarıp getirmeniz derken, bence iyiden iyiye kendi üslubunuzu oluşturdunuz kitaplarınızda... Ben bunun önemli bir eşik olduğunu düşünüyor, bir sonraki eserinizi merakla bekliyorum.
Ferah
Ferah
hanım sizin yazdıklarınızı okudum ama okumamazlıktan geldim:)) Kesinlikle katılmıyorum çünkü... Yazdıklarınıza olan hayranlığımı zaten incelemelerinizin altına defalarca yazdım. Hatta neden fazlası olmasın diye aralara girip bu fikri aklınıza düşürmek için gayret ettim:) O yüzden bu konuda benim duruşum çok net, kusura bakmayın:)) @.Rahime hanım, sizin incelemeniz beni şaşırtmadı. Hatta o eleştiriler olmasaydı daha çok şalırırdım. Sizin bu tarzınızı, kitaplara yaklaşımınızı ve fikirlerinizi nasıl dile getirdiğinizi uzaktan bile tanıyorum artık:) Lütfen böyle devam edin. Eleştirinin kıymeti çok başka çünkü... @Şimal hanım, benim algımda siz hep pozitif bir insansınız. Tanışamadık sizinle ama kendi çevrenize enerji veren, pozitif bakan, pozitif düşünen bir insan olduğunuzu tahmin ediyorum. En azından denk geldikçe bana böyle yansıyor. Her şey bir hayal ile başladı ifadesi de gayet yakışıyor size bu anlamda... Bugün yorucu, yıpratıcı bir iş gününü daha geride bıraktım ama bu güzel sohbete geç de olsa katılabildim:)) Hepinize en içten selam ve sevgilerimi gönderiyorum... Allah’a emanet olun... Görüşmek dileğiyle...
Gülizar Akbulut okurunun profil resmi
Sizin incelemeleriniz kitabı okumuş gibi bir tat bırakıyor okurlarda. İnceleme yaptığınız her kitabi okumak isterken buluyorum kendimi. Elinize , emeğinize sağlık. Size bir bozlak, bir fincan çay ikram edip yeter ki siz okuyun demek geliyor içimden.
Necip G. okurunun profil resmi
Eksik olmayın Gülizar hanım, çok naziksiniz, çok teşekkür ederim:) Böyle güzel bir tat bırakabiliyorsa ne mutlu bana... Güzel kitaplara denk geldikçe aklımızda kalanları dilimiz döndüğünce paylaşmaya çalışıyoruz... Maalesef zaman darlığından eskisi kadar sık paylaşımlar yapamıyorum, inşallah yine denk getirdikçe yazmaya devam edeceğim... Tekrar teşekkür ederim güzel sözleriniz için... Selam ve sevgilerimle...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.