Bu kitap, sevgili yazarımızın da dediği gibi, oldukça karanlık bir kitaptı. Adelina'nın korku ve nefretten beslenen gücündeki gelişmeyle oluşan karanlık iç dünyası yeterince iç sıkıcıyken bir de Hançer Cemiyeti ile Engizisyon lideri Teren'nin ve yine buna dahil olan Adelina'nın dış dünyada verdikleri savaş anlarını okumak iyice boğucuydu. Kitabın tüm hâli bu olsa da gayet akıcı ve güzel bir kitaptı da. Herkesin kendince sinsi bir planı vardı ve bunları uygulamaya koyarken haddinden fazla acımasızlık ve kaos yaşanılıp yaşatılırken adeta olayların dünyasına karışıyoruz.
Adelina'nın yaşadığı yanılsamaları görmezden gelmesi ve dışardan ne kadar güçlüyse içerden o kadar zayıf olması oldukça ironikti ve okurken bazen aşırıya kaçan kısımları rahatsız etti. Herkesten intikamını alırken kendi kendini tüketti ve bunu, görmezden geldi.
Bir yazar demişti ki "Hiçbir savaşın kazananı yoktur." Adelina ve kendince kazandığı zaferler onun iç dünyasında kaybedilmiş bir savaş hissiyatına denkti. Bazı şeyleri kabullenmek zordur ve fantastik bir dünyada bu daha da zordur. Okurken sadece bir tane kısmını daha önce okuduğum bir seriye benzettim, onu hatırlattı bana ama yazar beklediğimin aksine davranacak gibi, bakalım. Güçler bazen güç olmaktan çıkıp zayıflığa doğru sürükler; çünkü ya doğaya aykırılığından ya da kendini beğenmişlikten gelen yıkımlardan.