Begüm, hadi bir soru. İrade dediğimiz şeyin sınırı nerede başlar ve nerede biter ki? Zaten biz sınırsız özgür hissettiğimiz anlarda dahi, bir şeylere bağlı ve de bağımlı değil miyiz? Sürekli bir şeyler bizi bağlamıyor mu? Doğarsın, ebeveynlerin belli kurallar koyar. Büyürsün, okulda kurallar koyarlar. Hayata atılırsın, hayat sana belli kurallar dayatır. Bir ülkenin vatandaşısındır, ülkenin kendine has kanunları vardır, şunu şunu yapma der. Bu şekilde düşünecek olursak hep bir esaret altındayız hissine kapılabiliriz. Ama sonuçta hepimiz kendimizi bir birey olarak kabul ederiz, bunca kısıtlama olduğu halde. Elmanın içeriğini bilmiyoruz elbette, belki Saramago'nun da yazdığı gibi iyilik ve kötülük bilgisinin meyvesiydi, belki de bir felaketin habercisi... Ama bana kalırsa, yasak olan da yasaktır. Sorgulaması yapılır, insan bu, merak duyar, neden diye sorar, yasağın tadı başkadır, o yasağın da tadına bakmak ister... Nitekim öyle de olmuştur ama ben, koyduğu yasağı çiğnenen herkesin yapabilmesi zor bir şekilde, Yaratıcının bu konuda merhametli olduğuna inanıyorum. Adem ve Havva, yasağı çiğnedikleri için cennetten kovuldular, fakat dünyanın sonu geldiğinde onların tekrar, kovuldukları cennette tekrar olmayacaklarını kim söyleyebilir?
Keşke en baştan böyle bir düzen yaratılmasaydı diye düşünmek için artık geç, zaten o düzenin içerisindeyiz. Hal böyle olunca da, sanırım bize o düzenin içinde düzeni sağlamak düşüyor. İnanmak ve inanmamak kısmında ise benim şöyle bir düşüncem var, madem dünyayı iyi bir yere çevirmek istiyoruz, bunu Allah'a inanan da becerebilir, Buda'ya inanan da becerebilir, spagetti tanrısına inanan da becerebilir, hiçbir şeye inanmayan da. Çünkü her ne inançta olursa olsun insan, masum bir kadına, çocuğa, yaşlıya, erkeğe, hayvana, hatta ve hatta mala bile zarar geldiğinde, bunu engellemek gayesinde olmalıdır. Müslüman bunu, Allah rızası için yaptım der, ateist bunu iyilik kazansın diye yaptım der, spagetti tanrısına inanan da belki bir paket salsa sosu kazanmak için yapar. Evet dünya bir oyun, ve bu şekilde hareket etmek de bize oyunu kazandıracak hamlelerden biri olsa gerek :) Bir kitap var, Şahane Hatalar diye. Orada da mesela başlıyorsun bir bölüme, sonrasında iki yola ayrılıyor bölüm. Seçim senin. İkisinin de sonu daha evvelden yazılmış, yazar bu bütün sonları biliyor, ama hangisini seçeceğin senin iradene kalmış. Tanrısal düzlemde bunun tam karşılığı bu olmayabilir belki ama, bu örnek hoşuma gider benim.