Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

92 syf.
8/10 puan verdi
Hakan Günday bir söyleşide Şule GÜRBÜZ’ü önermişti okurlarına ve KAMBUR kitabıyla başlayabilirler demişti. Öncesi yok benim için, ne yazar hakkında bir bilgim, ne de kitap hakkında. İncecik bir kitap, tarzı da sıra dışı, bu tarz elbette yazarın ve kitabın dizgisinindir. Önerene bakılınca anlamak güç değil böyle bir kitaptan ne çıkacağı. İnce ince felsefe çıktı, okuyup geçersin iki dakikada cümleleri bazen basit gelir sana, bu ne ya, bunu bende yazarım dersin. Aldanırsın oysa derinlik vardır yazarın kurduğu cümlelerde, düşünmelisin, düşünmezsen önce yazar alınır buna, nerden mi çıkarıyorum bunu? Benim bir yorumumdur yazarın şu sözlerine istinaden: “Bir cümle söyleyebilmek için –o da çoğu kez yalan- koca kitaplar yazılıyordu.” Buna paralel yazarımız incecik bir kitap yazmış, bununla da kalmamış, kitabın içinde bir ara günlüklerinden söz ediyor kurgu gereği, onlara günlük değil, belki de haftalık, aylık, yıllık denilebilir diyor. Günlük sayfalarının başındaki tarihlere bakınca ne demek istediğini anlıyorsunuz yazarın, sözünü etmek istediğim mevzu kitapta günlüklerle ilgili bölümlerde yazar bazen sadece bir cümle kurmuştur. Kısacık günlük sayfaları kitabın içinde bir sayfadır. Örneğin bir sayfada başındaki tarihi saymazsak “Konyağım gelmedi”, diğer sayfada ise “Konyağım hala gelmedi” yazar. Bu iki cümleyi okuduğunuzda kitaptan iki sayfa okumuş olursunuz. Bu dudaklarınızda bir tebessüme sebep olurken, bende yazarım be dersiniz. Sonra karşınıza “İradem, tutsak olduğumu anlama özgürlüğümdür” diye bir cümle çıkar, düşünür düşünürsünüz. Yan dairesine taşınan bir adam için evine getirdiği kadınlardan (fahişelerden) söz ediyor bir bölümde ve o adama “iki, üç, belki dört çocuğun var. Daha yere çöp atanlara niye kazıyorsun?” der ve yine düşünürsünüz. Bir başka sayfada “Çünkü insan kendisi için yaşamıyor; yığınlar için yaşadığını sanan, hiç yaşamıyor – geriye, bir iğne iplikle peşinizden koşturan birkaç kişi kalabiliyor ancak. Ve tüm uğraşlar, yaratılmaya çalışılan şeyler, öğrenilen sözler, başka kimseler tarafından beğenilmek bile, bu birkaç iplikçi için. İplikçisi (cep tiyatrosu) olmayanlar da vardır tabii; ama onların dikiş tutacak bir yanları yoktur.” Son olaraktan “Şunu söylemeliyim ki ben bu kadar değildim; henüz bitmedim ama, eksildim. Yakında yalnızca suyum kalacak ve bu yüzden bana kızılacak. – Allah, Allah, yahni bitmiş – kim yedi bunu? İşte o an, başa dönebilsem; yahniden önceki tarihime – birden bir keçi, bir sığır, bir domuz olarak, ayaklarım tabaktaki suyuma ve ekmek artıklarına batarken, yükseliversem… tüm hayalim budur.” yazar ŞULE GÜRBÜZ. Birkaç seçme metinle anlatmak istedim kitabı. Velhasıl diyeceğim, sayfalar dolusu incecik bir kitap, okuması ortalama kırk dakika, düşünmesi, etkisi ölçülemedi tarafımdan, statik bir değer yok diyelim. Tavsiye ediyorum ki, yazının gelişiminden öyle olduğunu anlamışsınızdır, bu kitapta tek kötülük size değil o da bana, çok değer verdiğim insan tarafından aldığım son hediye, ondan bana kalan hatıralarla birlikte. Yazarın dediği gibi “Evet çiçeğim geldi; cenazeme yetişmeliyim – ölü bekletilmez”
Kambur
KamburŞule Gürbüz · İletişim Yayıncılık · 20196,1bin okunma
··
239 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.