İlk mektebte yahut ailesinde, farz olan şer'i ilimler tahsil edildikten sonra; çocuklara istidatları ölçüsünde yol çizilirdi..
Kız çocukları, çevre faktörü ve şartlar göz önüne alınarak bir meşgale bir meslek edinirdi..
Ebe kadından ebelik, aktardan bitki ilmi, dikiş nakış eğitimi; ilerideki mesleki olan anneliğe ne lazım ise; küçük yaşlarda öğrenmeye başlardı.
Bir kere, şiir önemliydi. Fars, Arap ve Türk Divanları okunmalı, yatkın ise şiir karalamalıdır anne olacak kadın.
Zengin aileler, tuttukları mürebbiye ile eğitim seviyesini daha da yukseltebilirdi.
Fransız Edebiyatı, mantık, tarih mutlaka okunmalı idi.
Hanımlar, bahçeli evlerinin sahibesi idi. En fakir ailede mutlaka bir Rum hizmetçi, yahut Ermeni bir seyis bulunurdu.
Bol ağaçlıklı bahçe, evin camlarını gizliyor, kadın alabildiğince dışarıyı görebilirken, kendisi görünmüyordu.Hatta komşuya gelen misafirden haberi olurdu evin hanımının..
Mehir ve elde ettiği parayı hayra harcardı. Yaz sıcağında çarşılara, medreselere "sebiiil" diye bağıran şerbetçiler; parası ismi bilinmeyen bir hanım tarafından ödenen buz gibi şerbetleri dağıtırdı.
Kadın, çarşıya pek çıkmazdı ama bilirdi hangi dükkan neyi kaça satar. Çarşı evine taşınırdı onun.
Bohçacı kadınlar, mahalle bültenini yaydığı için her yere, kadının gözü kalmazdı bir yerde..
Sonra haftanın belirli günlerinde kadınlara ayrılan mesire yerlerinde günü gün ederdi.Haftalık toplantı ise mahalle hamamında olurdu. Erkenden evin yemekleri yapılır, aksam ezanı olmadan eve dönmek şartı ile hamamda gün geçerdi.
Biraz zengin kadınlar, çeşme, mekteb yaptırır; yollardı hayrını ecdadına..Osmanlı vakıflarının %40'ı bayanların eseridir. Sefir kadınları şaşardı bu duruma.
Hristyan Kadını, sözüm ona özgürken hayatta; bu kadar söz sahibi olamadıklarına...
Osmanlı Kadın'ı anaydı. Topluma o yön verirdi kafes arkasından.