Köyden birinden rica ettim ve ilçedeki kargomu bana okulda bulunduğum saat içinde getirdi. Sabırsızca kitabı elime aldım, çocukların yazı yazmalarını fırsat bilip birkaç sayfa okudum. Ama Kemal’in hikayesini okurken istemsizce gözlerim doldu. Ve anladım ki
Ferah ablanın da dediği gibi bu kitabı okuyacaksak bütün işlerimizi halledip öyle okumamız gerekiyor. Toplum içi okumalarına çok da uygun değilmiş. Evdeki işlerimi halleder halletmez başladım okumaya. Başlarda niyetim çok hızlı okumadan yavaşça sindire sindire okumaktı (etkinliği de kaçırınca acele etmek istemedim) Lakin kitap benimle aynı düşünmüyordu. Beni peşi sıra sürükledi. Musa’ya ve o politikacıya sinirlenirken birden karşıma çıkan Aida beni gözyaşlarına boğdu. Dünyada bu denli acı varken nasıl mutlu olduğumuzu sorguladım, kendi iç dünyamda. Galiba acıları çabuk unutuyoruz. Unutmak olmasa zaten bu acılar karşısında mutlu olmak zor.
Kitap beklediğimden güzel ve akıcı çıktı. İyi ki okumuşum, diyorum.
Kaleminize sağlık