Japon asıllı İngiliz yazar Kazuo Ishiguro ile tanışma kitabım Günden Kalanlar. Aynı zamanda nobel edebiyat ödülüne sahip olan yazar yeni yeni okunmaya başlanıyor sanıyorum. Ben de kitaplarına çok fazla rastladığımdan dolayı etkilendim ve okumaya karar verdim. Ancak doğru bir kitabıyla mı başladım onu bilemiyorum. Kazuo Ishiguro hakkında kesin yorumlarda bulunmadan önce okurlar tarafından çok beğenilen Beni Asla Bırakma ya da nobel ödülünü aldığı Gömülü Dev adlı romanlarını okumak istiyorum.
Günden Kalanlar benim için gerçekten zor bir roman oldu. Sık sık kitabın ilerlemediğini hissettiğim anlar beni çok fazla sıktı. Hikayenin gidişinde anlatılmak istenen duyguları yakalayabildiğimde biraz romanın içine girebildim. Kısacası akıcı olmayan bir kitap okudum. Yine de okurken zorlanmama rağmen anlatılmak istenen fikri sevdiğimi söyleyebilirim.
İngiliz malikanesinde başuşak olarak çalışan Stevens'in hayatını okuyoruz Günden Kalanlar'da. Altı günlük bir geziye çıkan Stevens bize gittiği yerleri, tanıştığı insanları ve anılarını anlatarak hayatını baştan sona gözden geçiriyor. Tüm yaşadıkları, geçmişi, duyguları, hayal kırıklıkları, umutları bir bir yeniden gelip buluyor Stevens'i.
Hayatı işinden ibaret olan Stevens sizi kızdıracak kadar kayıtsız etrafındakilere. Öyle ki babası öldüğünde bile onu görmek yerine şu an işim var demeyi yeğleyen bir karakter Stevens. Sürekli işini düşünüyor, hiçbir hataya mahal vermeyecek şekilde yerine getirilmesi gereken görevleri hayatının merkezini oluşturuyor karakterimizin. Birlikte çalıştığı kahya Bayan Kenton, Stevens'in yüreğine dokunabilecek, onun bu katı tutumundan sıyrılmasını sağlayabilecek diye bekledim ancak Stevens yine Stevens; soğuk, katı ve sabit fikirli.
"Neden Bay Stevens, neden, neden hep olduğunuzdan başka türlü görünmek zorundasınız?"