Osmanlı artığı memleketimizde, hâlâ, sağlı-sollu "Büyük Adam" taslaklarının,
içyüzlerini bir matah gibi "Pes perde" saklayıp, "yanına yanaşılmaz", ancak çağrılırsa
"ayağına yüz sürülür" olmak çalımları, hep o Halk düşmanı Bizans soysuzlaşmasının
"Hacıağa asâleti" kılığında keramet taslamalarından kalmadır. Ve Türkiye'de hiçbir
konunun, hiç kimsece, hiç kimseyle insancıl biçimde konulup tartışılmaz oluşu, o
Bizans-Osmanlı derebeği iğrençliğinin miyasma gibi ruhlara sinmiş, vicdanlarda
kaşar bağlamış olmasından ileri gelir.
Bir şey sanırlar kendilerini. Daha doğrusu (insan kendini bilmez mi?), bir şey
sandırmak isterler. Kendilerini Bizans değil, Etiler çağında yaşatılan "halk" adlı yığını,
"Sürü Çobanı" metodundan başka türlü "Gütme"nin olamayacağına inanırlar. Hepsi,
hepsi ve hepsi: o insanı aşağılaştırarak paramparça yem eden pis kuruntunun
"Esrar"keşliği ile "Hu!" çeke çeke, en maskara "Tarikat Ulusu" kesilmenin iğrenç
bayıltısı içine manda gibi gömülürler.