Sadizm’in isim babası olan Marquis De Sade’in başyapıtı sayılan eseri.
Kitabın kurgusu, 15 yaşındaki bir kıza libertenlik eğitimi verilmesi üzerine inşa edilmiş. Hem pratik, hem teorik olarak ele alınan bir eğitim sürecini içeriyor. Pratik ve teorik eğitim süreçlerini ayrı ayrı incelemek gerek, çünkü hiçbir bağlantısı yok.
Konu, kurgu ve karakterler açısından çok da incelenebilecek ve yorum yapılabilecek bir kitap değil öncelikle.
Pratik eğitimin verildiği kısımlar açısından, erotik edebiyatın en önemli yazarlarından sayılan bir adam için oldukça vasat geldi anlatımı. Bu kitap, hedonist bir yazarın cinsel eğilimlerini, fantezilerini ve sapmalarını haklı çıkarmak amacıyla, hangi noktalara ve düşüncelere dayandırdığı hakkında bir deneme olsaydı da hiçbir şey değişmezdi bana göre. Hatta ikisini ayırsaydı daha iyi bile olurdu. Özellikle 20. ve 21. yüzyılda reklam, dizi ve film yapımcılarının değişmez metodlarından biri olan “seks satar” kafasında bir adam olmadığından, Sade, kendini zindanlara atan, akıl hastanelerine kapatan zihniyeti daha da rahatsız etmek amacıyla mı pratik ve teorik kısımları birleştirdi acaba, diye düşündürdü.
Diğer kitaplarını okumadan kesin bir yargıya varmak istemesem bile, başyapıtı sayılan bu kitaba bakarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, adamın yazım konusunda vasat olduğu bir gerçek. Kitap baştan sona, ‘seks yapalım, soluklanırken de felsefe yapalım’ şeklinde ilerliyor. Ama seks kısımları, içine girilen durumlar, o durumların içine giren kişilerin arasındaki ilişkiler ve bizim önce ya da sonra, kendi kendimize ya da genellikle aile ve toplum tarafından edindiğimiz, edindirilen doğrularımız ve yanlışlarımız açısından rahatsız edici geliyor. Sade’in anlatımının başarısı yüzünden değil. Hatta zaman zaman anlatım ve diyaloglar, içine girilen durumlara rağmen güldürdü. Teorik kısımlarla ne bir bağlantısı var ne de en ufak bir katkısı. Kurgu denen bir şey yok. Karakterler için sığ demek bile iltifat olur. En ufak bir derinlik yok. Karakterlere isim vermek yerine ‘Penis 1 ve 2’ ve ‘Vajina A ve B’ demek bile yeterli olurdu. Herkes aynı fikirde, herkes olan bitenden oldukça memnun. Herkes aynı anda boşalıyor ve orgazm oluyor. “Bahçıvan aşçıya, aşçı uşağa, sonra hepsi uşağa” hikayesinin tam karşılığı hatta daha fazlası mevcut olaylarda. Karakterlerin sadece biri değil, cinsiyet fark etmeksizin hepsi birden Sade ve tüm karakterler üzerinden fiziksel olarak değil, zihinsel olarak boşalıyor sayfalara.
Teorik kısımlara ise tamamen hedonizm felsefesi hakim. Dinini hedonizm, tanrısını ise doğa belleyen De Sade’in diğer din, tanrı ve ahlak konusundaki fikirleri ve bu fikirleri dayandırdığı noktalar ele alınıyor. Sade’in bakış açısına göre başkaları tarafından sapkınlık, ahlaksızlık diye nitelendirilen bütün görüşleri, fikirleri ve hareketleri ona doğa tarafından verilmiştir. Asıl bunlara sırtını dönmek ve olmadığın biri gibi davranmak en büyük ahlaksızlıktır.
De Sade hakkında bence sıklıkla düşülen ve onu günah keçisi hâle getiren yanılgı ‘Sadizm’in kurucusu’ tabiridir. De Sade, ortaya yeni bir şey ya da fikir koymamıştır. Din ve Tanrı hakkında görüşleri de zerre yeni bir bakış açısı ya da fikir kazandırmadı bana. Ayrıca bu kitapta sapkınlık, ahlaksızlık ve şeytanlık olarak görülen her fikir ondan çok daha önceleri ya da onunla aynı zaman diliminde farklı coğrafyalarda normal görülmüş ve uygulanmıştır. De Sade, bu kitaptan sonra, bütün aşırılıkları bünyesine ve zihnine toplamış ve bunları kimseden korkmadan ortaya koymuş sıradan biri oldu benim için. Zindana atıldığında dahi fikirlerinden ya da olduğu kişiden vazgeçmemesi (zindanda dışkısıyla duvarlara yazdığı söylenir) ve bunu dile getirmedeki cesareti nedeniyle sadizme isim babalığı yapmıştır. Fikir babalığı değil.
“Kötülük ve erdem sözcüklerinin bize yerel fikirler dışında bir şey vermediğine şüpheniz olmasın Eugénie. Aklınıza gelecek birkaç tanesi dışında gerçekten suç sayılabilecek hiçbir eylem yoktur. Hiç kimse de gerçekten ahlaklı sayılmaz. Hepsi içinde yaşadığımız koşullarla ve bağlı olduğumuz yöntemlerle alakalıdır. Burada suç teşkil eden bir şey genellikle birkaç yüz fersah aşağıda erdem olarak kabul edilir. Diğer yarıkürede erdem kabul edilenler, buralara gelince suç sayılabilir”
İnsan, sperm gidip yumurtalıkların yolunu tutmadan önce dâhi bir kimliğe sahip oluyor. Daha ilk nefesini verdiği andan itibaren aile ve toplum nedeniyle doğrular ve yanlışlar paket halinde geliyor. Şu an farklı din, hayat veya dünya bakış açılarına sahip bir ailede doğduğunuzu ya da biyolojik ebeveynlerinizin yerine tam zıttı bir aile tarafından evlatlık edinildiğinizi ve yetiştirildiğinizi düşünün. Yine aynı doğru ve yanlışlara ulaşabileceğinizi düşünüyor musunuz? Oldukça zor. Birini ahlaksız, kafir ya da yanlış etiketleriyle yaftalamadan önce herkesin bunu düşünmesi şart. Dünya ve tarih, insanın doğduğu ve hayatını geçirdiği bilmem kaç kilometrekare çapındaki şehrinden ya da içinde bulunduğu zaman diliminden ibaret değil.
Zerre yeni fikir ya da bakış açısı üretilmeyen bir kitap. Okuyun ya da okumayın demiyorum. Ama ben bir daha De Sade kitabı okuyacağımı da sanmıyorum.