Gönderi

UMULUR Kİ DERYA TUTUŞA...
İbrahim Ağa engin bir tevazu ve tevekkül içinde takke yaparak geçinen kanaatli bir adamdı. En büyük arzusu ise bir camii yaptırmaktı. Onun bu isteğini bilen arkadaşları bazen ona takılır: İbrahim Efendi, daha ekmeğini zor kazanıyorsun camiyi neyle yaptıracaksın derlermiş. Fakat Takkeci İbrahim Efendi hiçbir zaman ümidini yitirmez, devamlı dua edermiş: Umulur ki derya tutuşa, dermiş. İçinde beslediği cami yaptırma arzusunu hiçbir zaman kaybetmemiş. Bir gece rüyasında: Bağdat’a git, Köprünün karşısında hurma ağacının altındaki asmada senin üç üzüm tanesi kısmetin vardır, onu al ye! Diyen bir zat görür. Üç üzüm tanesi için aylarca sürecek meşakkatli ve tehlikeli bir yolculuk gözü alınabilir miydi? Bunun için İbrahim Ağa önceleri rüyasına pek ehemmiyet vermez. Fakat ertesi gece ve daha birçok geceler rüyası tekrarlanır. Bağdad’a git, üç üzüm tanesi kısmetini al! Bunun üzerine İbrahim Ağa hazırlanır ve aylardan sonra Bağdat'a varır. Medinet’üs-selam Köprüsü’nün karşısındaki bir aşçı dükkanın peykesine oturur. Gözüne hurma ağacına sarılmış bir asma ilişir. Kalkar olgun bir salkımdan üç tane kopararak ağzına atar. Bu sırada yanına gelen bir ihtiyar: Arkadaş, der! Ne düşünüyorsun, Bağdad’a niçin geldin?… İbrahim Ağa rüyasını anlatır. İhtiyar gevrek bir kahkaha ile: Ne saf adammışsın be birader der. Ben üç seneden beri rüya görürüm ve bana İstanbul’da Topkapı dışında Topçularda bir Takkecinin kömürlüğünün altında üç küp altın var. Git, aç, al derler de yine ehemmiyet vermem. Sen üç üzüm tanesi için Bağdat’a gelmişsin, doğrusu pek saf adammışsın, der. İbrahim Ağa’nın gözünde sevinç şimşekleri çakar. Tarif edilen yer kendi kömürlüğünün ta kendisidir. Hemen ertesi gün yola çıkar ve İstanbul’a gelir. Kömürlüğü kazar, silme dolu üç küp altını bulur ve camiyi yaptırır.
··
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.