Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

80 syf.
6/10 puan verdi
Dokuz öyküden oluşan bu kitapta yazar, diline aşina olmayan birini daha önsözden, anlatımındaki mükemmellikle yakalayıveriyor. Betimlemeleri ile olsun, "an"dan yakalayıp bize sunduğu karelerle olsun, anlattıklarını okurken gözümüzde rahatlıkla canlandırabiliyoruz. Bunda yazarın sinema ile iç içe oluşunun da payı büyük. Kısacık öyküler, sinema karelerine dönüşüveriyor birden bire ve kısacık bir "an" da olsa, o öyküye dahil oluyorsunuz. "Horozlar"ın büyükannesine kah gülüyor, kah acıyorsunuz, "Hadi"deki küçük kızın korkularına ortak oluyorsunuz, "Yunus"ta hastalık ve kasvet iliklerinize işliyor, "Çatı"da Güleç Osman'a kızıyorsunuz, bir şeyi yaparken aslında onu yıkıyor muyuz, bunun düşüncesine dalıyorsunuz, "Kediler"de o yabanıl hayvanlar ile ne yapacağınızı bilemiyorsunuz, "Dördüncü"de hayal ile gerçeği birbirine karıştırıp, nasıl da "hayat" denen oyunu sahnelediğimizi, elimizin büyük mü küçük mü olduğunu ya da ne zaman kartları açık oynamamız, ne zamansa kötü bir eli hayata, sağlam bir blöf ile yedirmemiz gerektiğini fark ediyorsunuz, "At Cambazları"nda çaresizliği, "İshak"ta gizemi, "Kül Kuşları"nda ise acıyı tadıyorsunuz. Öykülerde bozkırı, taşrayı, zorlu yaşamları iyiden iyiye hissediyorsunuz. Bunda o coğrafyayı görmenin, o coğrafyayı yaşamanın veya hiç olmazsa o coğrafyaya karşı gözünü kapamamış olmanın etkisini hissediyorsunuz. Bu açıdan yazar, gerçekten de güzel bir iş çıkarmış. Kitaptan yaptığım tek alıntıda da değindiği üzere, yurdum aydınlarının (!), burunlarının dibinde olanı biteni görmeyip bu coğrafyayı, uzaklarda bir yerlerde kabul etmeleri ve güllük gülistanlık (?) memleketimizin böylesi dertlerinin sanki hiç olmadığını kabul etmeleri, yazara ağır gelmiş olsa gerek. Bu açıdan bakarsak aydın denen insan, topluma ayna mı olmalı yoksa toplumla araya perde geren mi olmalı, bunun sorgulamasını yapmış bir yerde. Bana da kalırsa aydın dediklerimiz, bir yerde "aman fularıma çamur sıçramasın, aman ekmeğime kan doğranmasın, aman kuş tüyü yastığıma kafamı yasladığımda uykumu kaçıran çıkmasın, kimse huzurumu bozmasın" havalarında takılan bir avuç insancıktan ötesi değil. Hani diyoruz ya hep, "böyle gelmiş böyle gider" diye, işte madem böyle gelmiş böyle gider, o zaman bu memlekette "aydınım" diye geçinip prim yapmaya çalışan insanlara da ihtiyaç yoktur. Biz kendi kendimize de böyle geleni böyle götürmesini biliriz nihayetinde. Yazarın vefatı da, öykülerine konu olan olaylar kadar trajik. Daha evvelinden konuyla alakalı bir bilgim yoktu, The Marmara Oteli patlaması ile ilgili küçük bir araştırma yaptım ve kısa bir bilgi sahibi oldum. Patlamada yazar ağır yaralanıyor ve yaklaşık on iki günlük yaşam mücadelesi sonunda hayatını kaybediyor. Teröre kurban giden bir değer olarak tarihe kazınıyor. Yaşasaydı daha nice güzel eserler bırakacaktı kim bilir... Bunca şey söylemişken ve çok da olumsuz eleştirim yokken neden kitaba düşük puan verdim? Bunun cevabı biraz da benim öyküye bakış açımda gizli. Öyküler etkileyici, anlatım zaten ona keza, ama bazı detaylar ve imgeler, yazarın hayal gücünde oluşturduğu haliyle okuyucuya geçmeyebiliyor. Şöyle ki, yazarın hayal ederek kurduğu alemi siz, onun kurduğu haliyle özümseyemeyebiliyorsunuz. Bu durum da sanat için sanata giriyor tabii bir yerde, ama benim öykülerde aradığım şey, biraz daha net bir mesaj ve flu görüntülerin yanında biraz daha netlik içeren sahneler.
İshak
İshakOnat Kutlar · Yapı Kredi Yayınları · 2019789 okunma
··
81 görüntüleme
Mert okurunun profil resmi
"Bana da kalırsa aydın dediklerimiz, bir yerde "aman fularıma çamur sıçramasın, aman ekmeğime kan doğranmasın, aman kuş tüyü yastığıma kafamı yasladığımda uykumu kaçıran çıkmasın, kimse huzurumu bozmasın" havalarında takılan bir avuç insancıktan ötesi değil." Yorumunuza kesinlikle katılıyorum. Belli şehirlerin belli kesimlerinde yaşayıp diğer şehirlere de oryantalist bakış açısıyla bakıyorlar. Bu insanlarla iki dakika sohbet ettiğinizde ikiyüzlülükleri dillerinden şelale misali akar. Türkiye'deki "aydın" denilen sefil güruhun bu aydın unvanını genellikle saltanatla devraldıkları da bir gerçek.
Post Mortem okurunun profil resmi
Unvanlarla birlikte fikirler de saltanatla ve miras yoluyla aktarıldığından olsa gerek, yurdumuzun doğusunun batısına, batısının da doğusuna bakışı hep aynı kalmış demek ki...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.