Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

9.bölüm * Taylor 1989'da filaryal hastalıklar üzerinde çalışmaya başladığında en fazla ilgisini çeken konu, bu hastalıkların şiddetiydi. İnsanları enfekte eden birçok parazitik nematod vardır, ancak bunlar tipik olarak selim belirtilere neden olur. Filaryal hastalıklara yol açanlar, neden böylesine âciz bırakan bir iltihaba neden olur? Anlaşılan yardım alıyorlar, hem de tanıdık bir müttefikten. 1970'lerde araştırmacılar bu solucanları mikroskop altında incelerken, içlerinde bakteriye benzeyen yapılar olduğunu gördüler. Derken mikroplar aniden unutuldu. 1990'larda bunların Wolbachia, yani erkek mavi ay kelebeklerini öldüren Hawaii meyve sinekleriyle kendi genomunu karıştıran ve dünyadaki böcek türlerinin üçte ikisinde bulunan bakterinin ta kendisi olduğu anlaşılana dek. Böceklerdeki muadiliyle karşılaştırıldığında, nematoddaki Wolbachia küçülmüş, dejenere bir formdur. Genomunun üçte birini terk ederek konakçısına kalıcı olarak prangalanmıştır. Tam tersi de doğrudur. Henüz bilinmeyen sebeplerle, nematodlar simbiyontları olmaksızın yaşam döngülerini tamamlayamadıkları gibi, şiddetli hastalık tablosunu da tetikleyemezler. Solucanlar ölünce, içlerindeki Wolbachia'lar enfekte olan kişide açığa çıkar. Bu bakteriler insan hücrelerini enfekte edemezler ama nematodun yol açtığından farklı bağışıklık yanıtlarını tetiklerler. Taylor'a göre,filaryazisteki ağır belirtilere yol açan şey, solucana VE simbiyontuna karşı gelişen İKİ YANITın bir arada olmasıdır. Ne yazık ki bu, solucanları öldürmenin hastalığı kötüleştireceği anlamına gelir çünkü nematodlar can çekişirken, içlerindeki bütün Wolbachia'ları dışarı verir. (...) Bir seçenek daha var. Neden solucanları tamamen boşvermeyelim? Neden Wolbachia'nın peşine düşmeyelim? * "Probiyotik" sözcüğü "yaşamdan yana" anlamına gelir. Gerek etimolojisi, gerekse kullanım amacı, antibiyotiklerinkinin tam tersidir. Antibiyotikler vücudumuzdaki mikropları ortadan kaldırmak üzerr tasarlanırken, probiyotikler onları kasıtlı olarak ekleme çabasını yansıtır. * Dışkı nakli, en az 1700 yıldır tekrar tekrar kullanılıp vazgeçilmiş bir yöntemdir. En eski kayıt, 14.yy'da Çin'de yazılmış bir acil tıp el kitabında yer alır. Avrupalıların konuyu idrak etmesi çok daha uzun sürmüştür. 1967'de bir Alman hekim, ismiyle emsalsiz bir kitap olan "Heilsame Dreck Apotheke" (Sıhhi Pislik Eczacılığı) bu tekniği tavsiye ediyordu. (...) Donmuş kaka içeren bir kapsül yutmak, FMN'nin tuhaf doğasını anlatır. Normal bir hap gibi görünen ama ne idüğü büyük ölçüde belirsiz bir ürün içeren, fabrikaların iletim bantları yerine, gönüllülerin arka tarafından çıkan bir şeydir ve içeriği her seferinde farklıdır. * Notlar: -- Mikrobiyolog Stanley Falkow 1957'de kapsüllerle FMN yapan ilk kişiydi. (...) "Hastane yöneticisi durumun farkına vardı," diye yazmıştır Falkow. "Yolumu kesti ve bağırıp çağırmaya başladı: Falkow, hastalara bok yedirdiğin doğru mu? Şöyle yanıt verdim: Evet, hastaların kendi dışkısını yediği bir klinik çalışmaya katılmıştım." İşten atıldı ama iki gün sonra geri alındı.
·
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.