Efsûn-ı nigâhından sahrâlara düşmüşsün
Dîvâne misin ey dil benden haberin yok mu
(Ey gönül, onun bakışındaki büyü yüzünden sahralara düşmüşsün; deli misin sen, benden haberin yok mu?)
Dilsîr-i felâketsin her gîce hayâliyle
Gâlib aceb ol mâhın gönlünde yerin yok mu
(Galib, her gece, onun hayâliyle gönlün felâketle dopdolu; yoksa o Ay yüzlünün gönlünde yerin yok mu?)