İçine girdikçe derinleşen bir dünya Sabahattin AliSabahattin Ali, O bir aydın insan.
Sabahattin Ali, O bir garip insan.
Sabahattin Ali, O bir mazlum insan.
Sabahattin Ali, O bir dava adamı.
Sabahattin Ali, O bir aşk adamı.
Çilelerle, cefalarla, ayrılıklarla, zorluklarla, sıkıntılarla geçirilmiş bir ömür. Ve bu ömrün özeti niteliğindeki Sabahattin Ali’nin eşi olan Aliye’ye mektupları yer alıyor bu kitapta.
Siz hiç mektup yazdınız mı?
Peki hiç düşündünüz mü, yazdığınız mektuplar, siz öldükten sonra kitap haline getirilse ve herkes tarafından okunsa neler hissederdiniz diye? Sabahattin Ali’nin mektupları edebi eser niteliğinde ve keyifle okunuyor.
Ben yazmıştım eskiden, lise yıllarımda. Anneme yazdığım bir mektubumu geçenlerde tesadüfen bulmuşlar. Bunu Ömer gelince gösterelim diye kendi aralarında konuşmuşlar. O mektubu yazdığım zamana gittim. O zamanki hislerimi tekrar yaşadım. Çok değişik duygular yumağı. Ama güzeldi mektuplaşmalar. Özlem duyuyorum şimdi.
Nedir mektup? Mektup samimiyettir, özlemektir, istektir, beklentidir, arayıştır.
Mektup yazarken en doğal halinizle, konuşmaya çekineceğiniz sözleri kaleme döker, içinizi rahatlatırsınız. O yüzden mektuplaşmada saflık, doğallık kokar, yalan yazmak zordur mektupta, tıpkı Sabahattin Ali’nin önce nişanlısı olarak, sonrasında eşi olarak yazdığı mektuplarındaki gibi.
Sabahattin Ali’nin bu kitabında; neler yaşadığını, hangi sıkıntılarla baş başa kalmak zorunda kaldığını, nasıl maddi zorluklar yaşadığını hüzünlü gözlerle öğreniyoruz.
Gurbetlikler, hasretlikler, eşine ve kızına duyduğu özlemler, davalar, yargılamalar, mahkemeler, cezaevleri, ev masrafları, askerdeyken diyar diyar gezmeler, yaşanılan maddi sıkıntılar... hepsini öğreniyoruz.
Sabahattin Ali’nin, 41 yıllık, çilelerle geçen, kısa ama dopdolu hayat serüveninin adeta özeti niteliğinde bir kitap çıkıyor burada karşımıza.
Fakat son zamanlarda yaşadıkları yok bu mektuplar içerisinde. Belki o zamanlar çok sıkıntılı zamanları olduğu için mektup yazacak zaman da bulamamış olabilir veyahutta o mektuplar günümüze ulaşmamış da olabilir bilemiyorum. Ama o zamanki hissiyatını da çok merak etmiştim. Çünkü kendisi mektuplarında hüzünlü, sevinçli hali ne ise açık açık belirtmesinden ve başından hangi tür sıkıntılar geçtiğini anlatmasından anlıyoruz.
Mektuplarında eşine karşı nasıl bir derin sevgi beslediğini, ne kadar büyük bir aşk ve sadakatle bağlı olduğunu ve O’na karşı gurbette yaşamak zorunda kaldığı zamanlarda nasıl bir özlem duyduğunu, en güzel cümlelerle öğreniyoruz. O’na bir defasında mektubunda şunları söylüyor. “Eğer gözlerinden bir damla yaş gelirse onu, güzel gözlerini sıcak dudaklarımla öperek kurutacağım.” Ben böyle sevgi sözcüğü ömrü hayatımda ne gördüm ne işittim. Öylesi bir aşkla bağlı Aliye’sine.
Aynı zamanda mektuplarında ne kadar korkusuz ve yılmaz bir hak savunucusu olduğunu da anlıyoruz. O zamanın muktedirlerine karşı tek kalemiyle savaşıyor. Ceza alıyor ama çekinmiyor. Ve tüm bu yaşananları da eşi Aliye hanım metanetle karşılıyor, sadece dikkatli ol demekle eşine olan güvenini ve sadakatini gösteriyor bize.
Sabahattin Ali’ye karşı merakınız varsa, onun hakkında daha ayrıntılı şeyler öğrenmek arzusunda iseniz, bir an evvel bu kitabını okumanızı tavsiye ederim. Yine benim çok beğendiğim bir Sabahattin Ali kitabı oldu.
Keyifli okumalar diliyorum.