Öncelikle kitap 10 psikoterapi öyküsünden oluşuyor. Bu öyküler, danışanların çeşitli problemlerini ortaya çıkmasına sebep olan, bilinçdışına itilmiş ölüm korkusu etrafında toplanmış. Yazarın özellikle bu tarz sorunu yaşayan danışanları seçmesinin nedeni, yaşının getirdiği varoluşsal kaygının temeli olan ölüm korkusu. Kitap sadece danışanların problemlerini esas alarak ilerlemiyor. Terapi sürecinde terapist, hümanist tavrıyla danışanla düzgün ve şeffaf bağ kurarak işbirliğini de kapsayacak şekilde altta yatan varoluşsal problemlerin gün yüzüne çıkması sağlanmak isteniyor.. Ayrıca terapist sürecin işleyişine dair düşüncelerini kendisine has üslubuyla dile getirmesi kitaba ayrı önem katmış. Sonuç itibariyle yazarın amacı, kendisine has mütevazi, içten diliyle kendisiyle birlikte okuyucuyu da varoluşsal problemlerle yüzleştirerek farkındalık kazandırmak.
Ayrıca kitabın adı, 10. Bölümde Marcus Aurelius’un Düşünceler adlı kitabında geçen alıntı doğrultusunda verilmiş. Kitabın anafikrini de oluşturan alıntısı:
“Hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok. Hepsi geçici. Hem anılar hem de onların nesnesi. Her şeyi unutmuş olacağın günler kapıda, Her şeyi unutmuş olacağın günler yakın. Bil ki çok geçmeden hiç kimse ve hiçbir yerde olacaksın. “
Kitabı okumanızı tavsiye ederim.