22 Eylül 1924 günü Samsun'da, "nereden esin ve kuvvet aldığı" yolunda yöneltilen bir soruya verdiği cevapta, "uyanışı düne borçlu olduğumuzu" belirterek şöyle demişti: "Diyebilirim ki bugünkü uyanışı düne, geçmişe borçluyuz. Herhalde babalarımızın, analarımızın, eğiticilerimizin ruh ve dimağlarımızın gelişmesinde verimli etkileri vardır. Gerçi biz, belki burada bulunanların tümü, dünyaya geldiğimiz zaman, bu topraklar üzerinde yaşayanlarla birlikte, yok edici bir zorba yönetimin pençesinde idik. Ağızlar kilitlenmiş idi. Öğretmenler, eğiticiler, yalnız bir noktayı dimağlarda yerleştirmek zorunluluğunda tutulmakta idi: 'Benliğini, herşeyini unutarak bir korkunç hayale boyun eğmek, onun kulu kölesi olmak...' Bununla birlikte hatırlamak gerekir ki o baskı altında bile bizi bugün için yetiştirmeğe çalışan gerçek ve özverili öğretmenler, eğiticiler eksik değildi. "Şimdi burada bir büyük kişiye rastladım. O, benim Rüşdiye birinci sınıfında öğretmenim idi. Bana henüz ilk bilgileri öğretirken gelecek için ilk düşünceleri de vermişti. "Baylar, açıklamak istiyorum ki, ilk esin, ana-baba kucağından, sonra okuldaki eğiticinin dilinden, vicdanından, eğitiminden alınır."