Akıl hastanesindeki beyaz metal yatağında yatarken bakıcısı Bruno’ya tüm geçmişiyle beraber bir dönem Polonya ve Almanya’sını anlatan mavi gözlü cüce kahramanımız Oskar Matzerath’tan hikayesini mutlaka dinlemelisiniz.
Oskar 3 yaşındayken büyüyünce kendisine miras kalacak baba mesleği olan dükkancılığı yapmamak için büyümemeye karar verdi ve kendisine hediye edilen teneke trampetiyle olan büyülü bağının ilmeğini işte tam bu üçüncü yaş gününde attı.
Oskar’ı nasıl tanımlayabiliriz ; trampetçi,hemşire fetişisti,cam kırıcı,şeytan,İsa,çete lideri,anti kahraman,caz müzisyeni,deli,savaş gazisi…Evet bunların hepsi ve daha fazlası Oskar Matzerath…
Bu kitap kesinlikle kolay okunan bir kitap değil. Gerçek üstü ögelerle süslü ağır bir sembolizm içeren bu roman tam anlamıyla eşsiz bir sanat eseri.Okurken o kadar keyif alıyorsunuz ki Grass’ın yarattığı büyülü dünyaya ait trampet seslerini sanki işitiyorsunuz.
Bittiği için içimi hüzünlendiren bu eser, çok çok beğendiğim olağanüstü bir okuma deneyimi oldu benim için.Hayatımda okuduğum en iyi romanlardan biri olarak bir gün mutlaka tekrar okuyacağım.