Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

590 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Nasıl başlayayım içimdeki cümleleri dile getireyim diye derken. Öncelikle kitabı yorumlamadan önce bazı hususları dile getireyim dedim ilk önce.... #Daha önce hiç ama hiç polisiye romanı okumadım. Ama polisiye dizilerini çok izledim. Hiçbir bölümünü kaçırmadım. Mesela; "Arka Sokaklar","Kanıt","Galip Derviş","Şehrin Melekleri","IV.Murat" adlı polisiye dizileri her gün hiçbir bölümünü kaçırmadan izlerdim. Ve içimde polisliğe ait bir sevgi yahut hayranlık duygusu oluştu.En son kendime dedim ki:Yeter artık. Bir de kitaptaki polisçilik olaylarını okuyayım. Derken, kendimi; Halk kütüphanesinde buldum. Ve gözüme -Ahmet Ümit- çarptı. İnternet'ten araştırdım ki, kendisi "Polisiye Romanı" türüne bağlıymış. Ve birden çok sevindim. Ama tereddütlerim vardı. O tereddütler ki;"Ahmet Ümit" hakkında ön yargılarım vardı.Bir keresinde, bir yerde şöyle bir yazıyla karşılaşmıştım. Yazıdan daha çok röportaşa benziyordu. Şöyle diyordu; "Ahmet Ümit, Peyami Sefaya cahil diyordu..." Gibi cümle sona kadar akıyordu. Satırların acımasızlığa doğru. Ve ben de "Peyami Safayı" çok severdim. Ve bu nedenle, Ahmet Ümit'e karşı ön yargılarım oluştu.Çünkü,'Peyami Safay'a cahil diyen, ancak kendisi cahil olabilirdi.'... Her neyse.... Ama şunu öğrendim. "Ahmet Ümit" içimdeki polisliğe duyduğum sevincimi ya da hayranlığımı daha da peş peşe artırdı.Kendisine hayran kaldım. Ve kendisini daha yeni,yani,ilk defa okumaya başladım. İlk kitabını seçerken de. İlgimi başarıyla çeken kitap,unutulmuş ve tozlanmış rafların arasında kaybolup gidiyordu bir girdaba doğru. Ve sanki beni bekliyordu o kitap. "İstanbul Hatırası" diye bağırıyordu o unutulmaya mahcup kalmış tozlu raflarda... Ve kitap bana haykırıyordu. Diyordu ki:Gel ey okuyucu!... Fazla beklemeden,ayakta durmadan, düşünmeden gel!... Ben burada seni bekliyorum. Senin için hiçbir okuyucuya vermek istemedim kendimi. Seni sabırsızlıkla bekliyorum. Senin için sayfalarımı yeni açmış taze gül gibi taptaze halen... Artık tam vakti. Diye bana şiirsel bir söylenişle beklediğini gözlerimin önüne sürdürüyordu o meşhur kitap.... Ve ben de fazla beklemeden hemen alıp okumaya başladım ki, bir türlü bırakamadım. Ve avuçlarımın içinde bütün sayfalarını bitirinceye kadar. Benim tarafımdan okunmaya değer buldu kendisine. Öyle şeyler öğrendim ki.... #Mesela, Başkomiser Nevzat'ı- Komiser Ali'yi- Kriminolug Zeynep Komiseri-Müdürleri Mümtaz'ı-Diğer ekipteki Ekrem'i- Olay İnceleme Yeri adlı ekibi-Nevzat'ın ölen karısı ve kızı.Çocukluk aşkı Handan'ı ve arkadaşları Demir ile Yekta'yı. Yekta'nın Handan ile evlenip Umut adında bir çocukları olması. Ve Handan ile Umut'un yolda geçerken bir kazaya denk gelmesi. Daha doğrusu üstü kapalı bir sabotaja. Ve Handan'a Demir'in,Yekta'nın ve Nevzat'ın ona aşık olması gibi bir durumun söz konusu olduğu... Sonra da bu sabotaja kurban olan Handan il Umut'un ölümü ya da gerçi olarak sabotajdan dolayı ölüme kurban olarak öğrenen Yekta'nın Demir ile intikam almak için. Bu sabotajı İSD'lilerden öğrenen, bu iki arkadaş, kalkıp yoğun bir çalışma icabında. Bu vahşetini sorumlusu olan Adem Yezdan'ı öğrendiler. Ve ben de öğrendim. Ve bütün bu kazaya sorumlu olan bilirkişi heyetindeki herkesi öldürmeye karar verdiler. Demir kesme işinde uğraştı. Yekta ise tarihi bilgisi sayesinde kurbanlarını nereye bırakacaklarını hedeflediler.Kimse onlardan şüphelenmedi bile. Ne okuyucu olarak ben, ne yakın arkadaşları olan Başkomiser olan Nevzat Bey. Ne de başka biri... Yedi günde yedi cinayet. Ve tarihi anıtlara bırakılan kurbanlar. Tam bir cinayet macerasına kapıldım. Ben şahsen, ilk önce İSD'nin başkanı olan Namık Karaman'dan ve Topkapı Sarayı müdürelerinden olan Leyla Barkın'dan şüphelendim. Sonra da Ömer ile Efsundan. Daha sonra da Emekli olmuş Ercan'dan. En sonunda ise kararlı bir isabet sonucu bu vahşi cinayetlerin katillerini Adem Yezdan olarak şüpheli listeme aldım.Ama hiçbir şey göründüğü gibi değildi. Meğerse Yekta ile Demir'miş. Ve bu cinayet günlerinde İstanbul hakkında bir çok şey öğrendim.Örneğin, ilk adı Byzantiyon idi. Ve kralı Byzas'dı. Sonra ismi Constanipolis olmuş. Kralı da Consantini imiş.Sonra Fatih Sultan Mehmet'in II.Teodor'un Constaninopolisi'ne gerdan olarak o muhteşem surları inşa etmiş. Sonra da O yüce komutan ve imparator olan Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri bizzat şehri yeniden inşa ettirmiş. Ve Konstantiniyye diye devam etmiş. Jüstinye'yi de unutmamak gerek. Dünaya'da en güzel mabeti yaptırmış. Ayasofya'yı. Yapımı 5 yıl sürmüş. Ve günde 10.000 işçi çalışırdı. Dünya'da çok önemli fizikçi,mimar, geometriçi, matematikçi, ocu bucu getirtmiş. Hatta Don kişot yazarı olan Cervantes'de amalelik yapıyordu bu inşaat'da. Ve ortaya muazzam bir yapı çıkmış. Ve bu yapıtı da eşi olan Teodor'aya sevgisine karşıt olarak bu yapıyı onun için inşa ettiğini söyleyip simgesi haline getirmiş.Ve kendisininde iktidarı asırlarca sürmesi için bütün imparatorlar gibi ibadethane yaptırmış. Ve "Nika ayaklanmasını" hiç unutmamak gerekir. Çünkü, Jüstinyeni "Jüstinyen yapan" bu olay idi. Ve bunun arka planında Teodora idi. Çünkü, eşini cesaretlendirmek ona düşmüştü. Ve Kanuni Sultan Süleyman ve Mimar Sinan'ı unutmamak gerek... Ömrü boyunca ömür gibi efsaneler inşa etmiş. Konstantiniyye'i muazzam ötesine eriştiren de Kanuni Sultan Süleyman idi. Ve ta ki, Konstantiniyye'ye "İstanbul"adını veren Cumhuriyet dönemine. Ve Atatürk'e sıra geldi... #Nevzat-Mümtaz-Zeynep-Ali-Ercan-Adem Yezdan- Evgenia-Demir-Yekta-Handan ve Umut-Necdet-Mukadder-Teoman- Vs... Gibi kişilerle tanıştım. Ve daha nice şeyler öğrendim.Bu kitap sayesinde.Bu kadar cümle dökmek yeter galiba. Kitabı alın da okuyun hemencik. Çünkü, bir macera ve heyecan dolu bir aksiyon sizi bekliyor olacaktır. #Kitabın sonundan bir alıntı. Ve de olayın içerisinde zanlılar listesinin en başına giden Yekta'nın dilinden kelimeler.... Şöyle diyordu; "Şehre bakıyorduk denizden: Nevzat, Demir, bir de ben. Sisler içindeydi İstanbul... Sisler içinde deniz... Sisler içinde teknemiz. Sultanahmet'in minareleriydi görülen, Ayasofya'nın kubbesi, Topkapı Sarayı'nın kuleleri. Hiç yağmalanmamış, yıkılmamış, kirletilmemiş gibiydi şehir. Bembeyaz bir sisle örtmüştü doğa, ne varsa görüntüyü çirkinleştiren. Güneş doğmadan bir anlığına beliren bir hayal gibi... Büyülü bir bulut gibi... Bir masal imgesi gibi... Yeni kurulmuş bir kent gibi... Taze bir başlangıç gibi... Genç, umutlu, güzel..."
İstanbul Hatırası
İstanbul HatırasıAhmet Ümit · Everest Yayınları · 201935,2bin okunma
·
54 görüntüleme
necla zân okurunun profil resmi
Yaptığın yorum için saol dostum okuyacak kitap arıyordum özetlere yorjmlara göz attım senin yorumun yeterince tetmin etti beni .teşekkür ☺
Kuzey Kaya okurunun profil resmi
Rica ederim. Eğer birilerinin bu kitabı yorumumdan esinlenerek okuyacaksa ne mutlu bana. :)
Kuzey Kaya okurunun profil resmi
Yahya Kemal'i ve Müzeyyen Senarı'da unutmamak gerek. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.