Gönderi

İslamiyetten önce kadın-erkek ilişkileri
Genellikle, hemen hemen her erkek, oğlan çocuğu olsun da nereden olursa olsun düşüncesindeydi. Oğul çokluğu, öyle bir ortamda yaşamak için en büyük ihtiyaçtı. Kabileler, erkek fazlalığıyla birbirlerinin hakkından gelirler, şeref ve asalette öyle sıralanırlardı. Durum böyle olunca, evlenme şekilleri de çeşitlenmişti. Birinci evlenme usulü tam anlamıyla namus, iffet üzerine kurulmuştu. Mekke ileri gelenleri bu yolu ısrarla tatbik etmeye çalışırlardı. Kısaca şöyle olurdu: Erkek, beğendiği kızı, atalarından ister, yahut istetirdi. Uyuşulursa nikâh kıyılırdı. Herhangi bir dedikodu ile iki tarafın caymaması için, nikâh sürüncemede bırakılmaz, hemen o anda yapılır, erkek kızla zifafa girer, en erken üç gün sonra düğün eğlenceleri başlardı. Çocuk, erken doğunca yedinci günde hem sünnet edilir, hem de isim konurdu. Tabii bu normal evlenmeler sınırlandırılmamıştı. Gaye çok evlât edinmek, kabileyi güçlendirmek olduğu için, bir erkeğin 10'ları aşkın kadınla evlenmesi normaldi. Cariyeler ve onlardan doğacak çocuklar bunun dışındaydılar. Sözde ikinci nikâh(istibda), pek çirkin bir usuldü. Buna bilhassa asil olmayan erkekler başvururlardı. Tek arzuları, asil bir kandan gelen birisinden oğul kazanmak olduğundan, hiç utanmadan, karısı aybaşını bitirdikten bir süre sonra, onu göz koyduğu bir asil erkeğe yollar, zina yapmasına müsaade ederdi. Kadın o asil erkekten hamile kalıncaya kadar kendisi sokulmazdı. Oğlu da doğunca, utanacağına, gurur ve iftiharla bu gayrimeşru çocuğunun asaletini ilân eder, şeceresine geçirtirdi. Tıpkı safkan bir attan döl almak gibi. Üçüncü şekildeki nikâh, büsbütün yüz kızartıcı, menfaate dayanan, şüpheli bir nikâh şekliydi. Bir kadın, fahişelerin bulunduğu filâmalı sokakta olmadığı halde, serbestçe, dilediği kadar erkekle düşer kalkardı. Tabii bunlardan herhangi birinden çocuğu olurdu. Böyle bir durumda, kadın seçtiği erkeğe: " Bu senin çocuğundur" der, o erkek de ister istemez kabul ederdi. Nikâhın son şeklinde, fahişelerin doğurduğu çocuklar düşünülmüştü. Bir fahişe çocuk doğurursa, bu işte ihtiras sahibi olanlar gelirler, çocukla kadının isim verdiği erkeğin, ayak izlerini ve diğer hususiyetlerini karşılaştırırlar, karara varırlardı. Eğer çocuk erkek doğmuşsa, annesi bir fahişe de olsa, baba olduğunu iddia eden pek çok talip çıkardı. İşte M.S. 497 yılında erkek-kadın ilişkileri henüz bu durumdaydı.
·
8 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.