Bu kitaba başlarken nedensizce yazarın okuyacağım ilk kitabı olduğu için heyecanlıydım. Ama okuyacağım ilk kitabı değilmiş, ikinci kitabıymış. Kitabın sonunda yazarın fotoğrafını gördüğümde, “bu adamı nereden tanıyorum ben ya?” dedim ve bir daha ki elime alışımda alttaki yazıyı okuyunca dank etti: Andrew Brawley’nin sıra dışı hikayesinin yazarıymış meğer.
Neyse, büyük beklentilerle okumaya başladım –andrew’e ölüp bittiğimden değil, iyi kitaptı gerçi de neyse- çünkü tanıtım bültenindeki yazı çok hoşuma gitmişti: Ailevi sorunlar, depresif hava ve ilgi çekici Diego… Ama ne yazık ki sevemedim. Aslında tam olarak sevmedim değil de bilemiyorum, sanırım pek bana hitap etmedi. Uzaylılar bana göre değil… Bu kitapta buna emin oldum.
Kitap genel olarak Henry’nin (evet üst üste yine başkarakterin isminin aynı olduğu kitap okudum, nasıl her seferinde bunu başarabiliyorum?) uzaylılar tarafından kırmızı bir düğmeye basarak dünyayı kurtarmak ya da kurtarmamak üzere kaçırılması ve Henry’nin de kitap boyunca fikrinin yavaş yavaş değişmeye başlaması üzerine kurulu.
Kitabı okurken genel olarak sıkıldım çünkü Henry’nin bitmek bilmez kırmızı düğme, dünya kurtarılmaya değer mi soruları ve neden değmeyeceğine dair olan fikirleri, marcus’un yaptığı pislikleri ve zorbalıkları ‘marcus’u tanımıyorsunuz’ diye her seferinde siğneye çekmesi, dünyanın sonu gelecek diye neredeyse onu öldürmelerini umursamaması, diego’yla bir küsüp bir barıştığı yorucu ilişkisi ve Audrey’e karşı olan aptalca tutumu… bu kitaba dair her şey beni eğlendirmek yerine yordu ve sıktı gerçekten.
Ayrıca birde Jesse’miz var. Kitabın başlarında intiharını öyle bir yazmış ki eski erkek arkadaşı olduğunu anlamadım bile. Açıkçası ilk girişte bahsetmediğinden dolayı sonra da Jesse’ye karşı hissettiği acıyı pek hissedebildiğimi söyleyemeyeceğim.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi kitabın sonu da berbat ötesi berbattı. Açık uçlu sonlardan nefret ediyorum. Gerçekten. Kitabın o şekilde bitmesi tam hoşuma gidecekken o şeklin içindeki o bitiş gerçekten beni çıldırttı.
Vahşi Başlangıçlar’ı gerçekten merak ediyordum ama Andrew idare ederdi ve bu da kötüydü. Yani bir şans verir miyim, hak ediyor mu emin değilim. Sizce bir şansı hak ediyor mu? Neyse, ‘’dünya kurtarılmaya değer mi?’’ diye bozulmuş plak gibi ortalıkta dolaşan Henry gibi olmayacağım.
Ben tavsiye etmem.
Dipnot: uzaylılar benden uzak durun.
Dipnot 2: dünya kurtarılmaya değer çünkü yaşayan herkes bir kez bile olsa bohemian rhapsody dinlemeli.